3 Ekim 2011 Pazartesi

Rob Dünya Kupası, Şafak Vakti ve Edward Hakkında Konuşuyor

İtiraf edeyim Robert Pattinson’ı sevmezdim. Ve bugün sözümü geri alıyorum. Alacakaranlık filminin vizyona gireceği günlerde Los Angeles’da filmin galasının yapılacağı sinemanın önünde 10.000 kişinin kap yaptığını gördük ve biz gazetecilerin ilk tepkisi: “Nasıl oluyor da bu seriden keyif alıyorlar?” olmuştu.Pattinson galaya geldiğinde çok bunalmıştı ve çabucak ortalıktan kayboldu. Sadece medya ya birkaç söz söyledi o kadar. Biz de bu çocuğun burnu çok havada diye düşündük. Bu büyük bir yanılgıydı. Aslında Pattinson oldukça utangaç biri. Artı o bir İngiliz, sakin ve utangaç bir insan. Eclipse filmi döneminde onunla konuştuğumda bir şeyi fark ettim ki o gece Alacakaranlık filminin galasında serinin böyle büyük bir başarıya ulaşacağını beklemiyordu.
Pattinson sadece 24 yaşında ve dünyanın en gözde bekarı. Ve bana güvenin ki o hala şöhretiyle başa çıkabilmiş değil. Sürekli evde kalıyor, geceleri dışarıya çıkmıyor ve 107 yaşındaki bakir vampiri oynamadığı dönemlerde ilginç filmlerdeki ilginç karakterleri oynamayı tercih ediyor. Neyse bunları bir kenara bırakıp şimdiye odaklanalım çünkü Tutulma filmi dünyanın dört bir yanında vizyona giriyor. Umarım az sonra kullanacağım basit başlık için beni affederseniz. İşte size “Vampirle Görüşme”

RM: Sen İngilizsin ve mutlaka Dünya Kupasını takip ediyorsundur. Bu turnuvanın dünya da neden bu kadar önemli olduğu hakkında bir fikrin var mı?
RP:İngiliz takımı her zaman en iyisi ve her zaman en iyi oyuncularda bizim takımdadır, böyle olunca kimsenin bizden iyi oynamaması lazım ama bu her zaman kazanmak için yeterli değil. Bu sporun neden bu kadar önemli olduğunu ve neden çok fazla insanı bir araya getirdiğini de bilmiyorum ama belki bu spor kolay anlaşılabilir olduğundandır. Bir spor ne kadar insanı kendine çekerse o kadar popüler olur. Ve bu yüzden Amerika’da futbolun neden fazla popüler olmadığını anlayabilmiş değilim. Bu kadar büyük ve zengin bir ülkenin iyi bir futbol takımının olmamasını görmek şaşırtıcı. Kendilerini geliştirdiklerini ve şimdi iyi bir futbol takımı olduklarını söylemeliyim.


RM: Yalnızca 24 yaşındasın ve bütün gözler senin üzerinde, bu durum hata yapmama konusunda çok zorlayıcı olmalı.
RP: Evet, bu her zaman sinir bozucu ve insanlar sürekli benim hata yapmamı bekliyorlar ki … Ama ben mükemmel olmamayı seviyorum. Her zaman mükemmel görünüp böyle bir görüntüyü pazarlayamayız. Bu imkansız bir şey. Neyse zaten böyle bir şeyi de denemedim bu tehlikeli olurdu. Ve ben daima milyonlarca hata yaparım. (kahkahalar)

RM: Peki ya kötü bir film yapmış olsan?
RP: Filmleri para değil de başka iyi nedenler için yaptığım sürece bu sorun olmayacaktır. Sırf para için bir film yapmaya karar verirsem işte o zaman sorunlar ortaya çıkar. Şöhret ya da para için yaptığınız hiçbir şey iyi olmaz. Eğer bir film yapmayı düşünüyorsak ve bu iyi bir hikayeyse bu bir düşüş bile olsa umursamam. Hiçbir zaman para ya da şöhret beni cezp etmedi. Benim isteklerim oldukça sınırlı bu yüzden sorun olmayacağını düşünüyorum.
RM: Gelecek projelerin arasında Maupassant’ın romanından uyarlanan Bel Ami var sen bir de Salvador Dali’yi oynadın ve ardından Alacakaranlık’ı çektin. Bunlar çok da klasik seçimler değil.
RP: Ne yapmak istediğim konusunda asla düşünmedim. Eğer ünlü değilsek bağımsız ve çok sanatsal filmler çekeriz. Ve bunu yaptığın içinde şanslı olursun! Alakaranlık’ı çektiğimde böyle bir şey beklemiyordum. İlk olarak filmi bağımsız film endüstrisinden gelen bir yönetmen olan Catherine Hardwicke çekmişti. Ve ardından Kristen Stewart oyuncu olarak seçilmişti ve o sadece bağımsız filmler çekmişti. Bunun sadece vampirleri içeren basit bir aşk hikayesi olacağını düşünmüştüm ya da her zaman hatırlanacak garip bir film olacaktı.
Açıkça görüldüğü gibi bu film kimsenin beklemediği büyük bir fenomen oldu. Bir kere işin içine girdiniz mi artık başarı dalgalarında sörf yapmak zorundasınız. Başarılı bir filmde olduğum için şikayet etmem.

RM: Bize para için film yapmadığını söyledin ama Alacaranlık’ın başarı sayesinde bu işten pazarlık payını aldın mı?
RP: Bir şekilde aldım. Ama bu konuda anlaşmaya varan kişiler menajerlerimdi. Benim tek dileğim çalışıyor olmak. İşin diğer kısmı beni sıkıyor. Ve ardı ardına filmler çekerken para hakkında düşünmüyorum. Bu yüzden yaptığım işten keyif alıyorum. Alacakaranlık’tan önce küçük bütçeli bir film olan “Little Ashes”ı çektim. Filmde bir bütçe ve benim için de pek bir pay söz konusu değildi ama bu film bana Barcelona’da 4 ay yaşama olanağı tanıdı. Bu harikaydı! Bunun dışında benim hayatım hala aynı, her zaman aynı şeyleri yapıyorum. Yani geçmişim ve bugün arasında pek de bir fark yok.

RM: Gitar çalıyorsun ve bir grubun vardı. Müzik senin için önemli mi?
RP: Müzik benim için çok önemli ve oyuncu olmanın müziğim için bana yardımcı olduğunu düşünüyorum. Geçmişte müziğe karşı bu kadar ilgili değildim. Beni bu dünyayla solist olan kız kardeşim tanıştırdı. Müzik endüstrisi film endüstrisinden çok çok farklı. Oyuncu olarak saygı duyulmazsınız ama bir film çektiğinizde bunun karşılığı size ödenir. Müzik endüstrisinde sürekli kendi kendinizi ispatlamak için çabalamalısınız. Müziğiniz üzerinde tekrar çalışırsınız, bitirdiğinizde hiçbir karşılık almazsınız! Müziğe başlamam ve albüm yapmak istememin tek nedeni biraz ünlü olmam ve bunun ünlü müzisyenlerle çalma konusunda belki bana yardım edecek olması. Eğer siz ünlü bir oyuncuysanız müzik dünyasındaki bütün kapılar sizin için açılıyor. Bazı şarkılar kaydetmek istiyorum ama bu yalnızca benim için olacak eğer para için olursa anlamsızlaşır. Ve eğer müzikten para kazanırsan bitene kadar kimse seni dinleyemez ve aynı zamanda yargılayamaz diye düşünüyorum.

RM: Şafak Vakti hakkında bize ne anlatabilirsin.
RP: Bill Condon yönetecek ama ben hala senaryoyu okumadım. İki farklı film yapılacak. Serinin bitecek olmasından birazcık korktuğumu itiraf ediyorum. Çünkü bize filmlerde hata yapma olasılığı veren bir güven vardı bu seride çünkü biliyorduk ki bunun sonrasında bir tane daha çekilecek. Ama son film bittiğinde, bitmiş olacak! Filmleri ard arda çektiğimize seviniyorum. Böylece Alacakaranlık filmleri arasındaki bu zamanları birer film çekmeyi denemek için kullandım. Tutulma’da bir hafta içinde Edward’ın vücuduna bürünmem gerekti bu oldukça zordu. Bir haftalık bir hazırlık hiç kolay değildi ve başlarda çok stresliydim. Yani diğer iki filmin çekimleri için de Edward olabilirdim.

RM: Edward’dan bahsetmişken o gerçekten de 107 yaşında ve bakir bir vampir mi?
RP: (kahkahalar) Kaç yaşında o? 109 ya da 110 falan olduğunu düşünüyorum…

RM: Ve daha önce hiç cinsel birlikteliği olmadı mı?
RP: Onun Alaska’da bir vampirle bir macera yaşadığını düşünüyorum, ama bundan hiç bahsedilmedi! (kahkahalar) İlk kitapta biraz bahsedildi ama ben çok iyi hatırlamıyorum. Bunun açıklığa kavuşturulduğunu düşünmüyorum ama hayranlar onun hala bakir olması fikrini seviyorlar!

Çeviri: elwiens

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder