HAYVANAT BAHÇESİNDEKİ BİR HAYVAN GİBİ HİSSETMEK İSTEMİYORUM
“Bu iş için uygun olduğumu düşünmüyorum. Emin olduğum tek
şey bir yıldız olmamam gerektiği, hatta oyuncu bile olmamalıydım. Genç yaşta
büyük başarılar elde etmek isteyen ve ünlü olmak için her şeyi yapacak insanlar
var. Yaşadığın anlık memnuniyet istediğin yere varmak için gösterdiğin çabanın
ve verdiğin ödünlerin karşılığıdır. Ama ben bunu yapmadım. Sadece kendimi şu
andaki konumumda buluverdim. Bir odaya girdiğimde herkesin bana bakması içime
sinmiyor. Bazen kendimi hayvanat bahçesindeki bir hayvan gibi hissediyorum ve
bu hiç iyi bir şey değil.”
Belki de Robert Pattinson bunu, onu zengin, ünlü ve genç
kızların gözdesi yapan Alacakaranlık’taki Edward Cullen rolünü kabul etmeden
önce düşünmeliydi. Ama sahte bir mütevazılık göstermiyor, bir yıldızdan başka
her şey olabilir. Doğal ve güler yüzlü biri. Gioia’ya vereceği özel röportajı
gerçekleştirmek için onu görmeye gittiğimde beni yarısı tıraşlı yarısı uzun
olan saçı, yıllanmış tişörtü ve eski püskü pantolonuyla karşılıyor. Onu
gördüğümde birinin uyurken bile daha iyi giyinebileceğini düşündüm.
Ünlü biri olmak umurunda değil mi, yoksa hep mi böyleydin?
-Ceket giyip, kravat taktığımda kendimi aptal gibi
hissediyorum. Yalnızca benden istenildiğinde onları giyiyor onun dışında normal
kıyafetlerimle dolaşıyorum. Kendim gibi görünmeyi seviyorum.
Hoş bir saç tıraşı.
-Cosmopolis filmi içindi. Çekimler bitti ama ben
sevdiğim ve ilginç bulduğum için değiştirmedim.
Alacakaranlık sona erdi, hayatını değiştirmeye hazır mısın?
-Henüz bilmiyorum. Yıllardır sadece bir vampir olmadığım
için kariyerim sona ermiş gibi hissetmiyorum.
Hep aynı rolü oynamaktan sıkılmadın mı?
-Bu kadar basit değil diyelim. Çünkü bir vampirin doğası o
kadar da anlaşılır değil. Yapamayacağı o kadar çok şey var ki: Bella’ya olan
(neredeyse takıntılı) aşkı dışında fevri hislere sahip olamaz. Sürekli aynı
şeyleri yapmanın da riskli yanları vardır. Mesela bir sahnenin bitiminin
ardından bir önceki sahnenin duygusuna kaldığım yerden devam etmeliyim. Ama bu
konuda orijinal olmaya hep özen gösterdik.
Eğer filmlerin baş rol oyuncusu olmasaydın, serinin
hayranlarından biri olur muydun?
-Muhtemelen vereceğim cevap başımı belaya sokacaktır ama
gerçek şu ki bilmiyorum. Her zaman ticari amaçla yapılan seri filmlere karşı
oldum. Filmleri sevdiğimi söyleyebilirim ama insanların buna delirmesine anlam
veremiyorum.
İlk başta senin hakkında şüpheler vardı; fanlar seni
beğenmiyorlardı. Ama şimdi…
-Benim kim olduğum, ne yaptığım ya da nasıl bir performans
sergilediğimle ilgilenmiyorlar. Tek umursadıkları yüzüm. Eğer yüzüm kitapları
okurken hayal ettikleri gibiyse o zaman sorun yok. İlk filmle beraber yüzünüz
karakterinizle bütünleştiğinde sorun da ortadan kalkıyor. Böyle düşünmek üzücü
aslında.
Alacakaranlık ve Remember Me’yi karşılaştırıyorum ve bana
Remember Me’de canlandırdığın bitkin, tıraşsız, ağzında sigara, elinde içki
bardağı olan çocuk sana daha yakınmış gibi görünüyor. Yanılıyor muyum?
-Hayır, yanılmıyorsun. Senaryoyu okuduğumda karakteri
doğrudan inceledim. Normalde başrolünde genç bir karakterin olduğu bu tarz
filmlerde konu hep aynıdır; başroldeki çocuk hayat hakkında hiçbir şey
bilmiyordur ama film boyunca her şeyi öğrenir. Fakat Remember Me’de hikâyenin arka
planında farklı bir şeyler olduğunu hissedebiliyordunuz. İşte bu fikirden yola
çıkarak karakteri kendim gibi oynamaya çalıştım çünkü onun hayat şekli ve ruh
halleri bana çok benziyordu. Fakat sonradan rotamı değiştirdim çünkü insanın
kendini canlandırması neredeyse imkânsız.
Bu laf John Malkovich’e gitmiyor değil mi?
-Sanırım ona gidiyor. Yarattığınız karakteri
oynayabilirsiniz ve bu da insanlar tarafından anlaşılır bir şey olur ama
ekranda kendiniz olamazsınız.
İnsanlar tarafından anlaşılmak derken neyi kastettin?
-Şu anki konumumu ele alacak olursak insanlar hakkımda
konuşmuyor, benim için çığlık atmıyor ya da saçlarını benim için yolmuyorlar
onlar bunu Edward Cullen için yapıyorlar. Edward’ı görmek için yanıma
geliyorlar. Ben de bu isimden kaçıp kurtulmaya çalışıyorum. Onları geride
bırakıp arabama bindiğimde bambaşka biri oluyorum. Yani diyeceğim o ki insanlar
sadece görmek istedikleri şeyi görüyorlar.
Bu kadar büyük bir başarı yakalayabileceğini hayal
edebiliyor muydun?
-Hayır, bu çok çılgınca ve beklenmedikti. Hatırlıyorum da
bir keresinde Münih Olimpiyat Stadı’nda sadece on dakikalık bir basın
toplantısı için gelen otuz bin kişinin karşısına çıkmıştım. Bu hayatımda
yaşadığım en saçma şeydi. Eğer bütün o insanların oraya senin için geldiğini
düşünüp, kendini olağanüstü biri olduğuna inandırmaya başlarsan emin ol ki
sonunda delirirsin.
Olağanüstü olduğunu hissetmiyor musun?
-Kesinlikle hayır.
Birazcık bile mi?
-Hayır. Eğer öyle hissetmeye başlarsan o zaman her sabah
aynada yüzüne baktığında sürekli kendine dünyanın en iyisi olduğunu tekrarlarsın. Ben tam tersine şöhretin ağırlığını kaldıracak güçte biri
olmadığımı düşünüyorum.
O zaman neden bu mesleği seçtin?
-Bu mesleğe başladığımda kimse filmlerimi izlemiyordu.
İzleyenler de benim değil, yaptığım işin ve ortaya koyduğum performansın farkına
varıyorlardı. Bir kariyer yapacağımı ya da bunun etkilerini düşünmeden
sadece oyunculuk yaptım. Şimdi ise birçok insan benimle tanışmadıkları halde
beni tanıyorlarmış gibi davranıyorlar. Kafalarında benden neler beklediklerini
biliyorlar çünkü beni tanıdıklarını varsayıyorlar.
Peki, o zaman hayatta kalma stratejin nedir?
-Bir aktörün yapabileceği en iyi şey ihtiyatlı bir şekilde
yaşamak -ki film tanıtımı için yaptığınız röportajlar bunu imkânsız kılıyor ve
ardından da dergiler yazacak iyi bir şey bulamadıklarında hemen uydurma haber yapıyorlar.
Bununla sıkıntı yaşıyormuşsun gibi görünmüyorsun?
-Ne zaman bir kalabalığın içinde olsam aklımı susturuyor, bu
ben değilim diyorum. Vücudum orada ama aklım başka yerlerde oluyor. Kontrol
altına almak zor olsa da sürekli bu benim işim, hayatım değil diye kendime
hatırlatma yapıyorum.
İşten konu açılmışken, David Cronenberg son filmi için sana
gelmiş.
-Evet, tam da hiç büyük bir yönetmenle çalışamadım dediğim
bir anda geldi. Bazen şöhret sizin iyi filmlere dahil olmanıza engel oluyor.
Ama evet: Cronenberg bana geldi. Bir hafta düşünüp karar vermem gerektiğini
söyledim fakat aslında ona bu rol için uygun biri olmadığımı söylemek için bir
yol arıyordum. Zaten senaryoyu henüz okumamıştım ve rolü de kabul etmeyecektim.
Kabul etmediğimi söylemenin tek yolu vardı o da telefon açıp: “Selam, ben garip
takıntıları olan ezik biriyim,” demekti. Sonra da ben böyle biri
olmak istemiyorum diye düşündüm ve rolü kabul ettim.
Film çekimleri esnasında bir köpek sahibi olduğun doğru mu?
-Evet, set yakınlarında bir yerde gördüm ve ona sahip
çıktım.
Bir vampire göre ne hoş bir davranış.
Çeviri: elwiens
Taramalar ve İtalyanca'dan İngilizce'ye çeviren: @Fiorels90
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder