27 Aralık 2011 Salı

Gioia Dergisi Röportajı (Kasım 2011)

HAYVANAT BAHÇESİNDEKİ BİR HAYVAN GİBİ HİSSETMEK İSTEMİYORUM

“Bu iş için uygun olduğumu düşünmüyorum. Emin olduğum tek şey bir yıldız olmamam gerektiği, hatta oyuncu bile olmamalıydım. Genç yaşta büyük başarılar elde etmek isteyen ve ünlü olmak için her şeyi yapacak insanlar var. Yaşadığın anlık memnuniyet istediğin yere varmak için gösterdiğin çabanın ve verdiğin ödünlerin karşılığıdır. Ama ben bunu yapmadım. Sadece kendimi şu andaki konumumda buluverdim. Bir odaya girdiğimde herkesin bana bakması içime sinmiyor. Bazen kendimi hayvanat bahçesindeki bir hayvan gibi hissediyorum ve bu hiç iyi bir şey değil.” 

Belki de Robert Pattinson bunu, onu zengin, ünlü ve genç kızların gözdesi yapan Alacakaranlık’taki Edward Cullen rolünü kabul etmeden önce düşünmeliydi. Ama sahte bir mütevazılık göstermiyor, bir yıldızdan başka her şey olabilir. Doğal ve güler yüzlü biri. Gioia’ya vereceği özel röportajı gerçekleştirmek için onu görmeye gittiğimde beni yarısı tıraşlı yarısı uzun olan saçı, yıllanmış tişörtü ve eski püskü pantolonuyla karşılıyor. Onu gördüğümde birinin uyurken bile daha iyi giyinebileceğini düşündüm. 

Ünlü biri olmak umurunda değil mi, yoksa hep mi böyleydin?

-Ceket giyip, kravat taktığımda kendimi aptal gibi hissediyorum. Yalnızca benden istenildiğinde onları giyiyor onun dışında normal kıyafetlerimle dolaşıyorum. Kendim gibi görünmeyi seviyorum. 

Hoş bir saç tıraşı.

-Cosmopolis filmi içindi. Çekimler bitti ama ben sevdiğim ve ilginç bulduğum için değiştirmedim. 

Alacakaranlık sona erdi, hayatını değiştirmeye hazır mısın?

-Henüz bilmiyorum. Yıllardır sadece bir vampir olmadığım için kariyerim sona ermiş gibi hissetmiyorum. 

Hep aynı rolü oynamaktan sıkılmadın mı?

-Bu kadar basit değil diyelim. Çünkü bir vampirin doğası o kadar da anlaşılır değil. Yapamayacağı o kadar çok şey var ki: Bella’ya olan (neredeyse takıntılı) aşkı dışında fevri hislere sahip olamaz. Sürekli aynı şeyleri yapmanın da riskli yanları vardır. Mesela bir sahnenin bitiminin ardından bir önceki sahnenin duygusuna kaldığım yerden devam etmeliyim. Ama bu konuda orijinal olmaya hep özen gösterdik. 

Eğer filmlerin baş rol oyuncusu olmasaydın, serinin hayranlarından biri olur muydun?

-Muhtemelen vereceğim cevap başımı belaya sokacaktır ama gerçek şu ki bilmiyorum. Her zaman ticari amaçla yapılan seri filmlere karşı oldum. Filmleri sevdiğimi söyleyebilirim ama insanların buna delirmesine anlam veremiyorum. 

İlk başta senin hakkında şüpheler vardı; fanlar seni beğenmiyorlardı. Ama şimdi…

-Benim kim olduğum, ne yaptığım ya da nasıl bir performans sergilediğimle ilgilenmiyorlar. Tek umursadıkları yüzüm. Eğer yüzüm kitapları okurken hayal ettikleri gibiyse o zaman sorun yok. İlk filmle beraber yüzünüz karakterinizle bütünleştiğinde sorun da ortadan kalkıyor. Böyle düşünmek üzücü aslında.

Alacakaranlık ve Remember Me’yi karşılaştırıyorum ve bana Remember Me’de canlandırdığın bitkin, tıraşsız, ağzında sigara, elinde içki bardağı olan çocuk sana daha yakınmış gibi görünüyor. Yanılıyor muyum?

-Hayır, yanılmıyorsun. Senaryoyu okuduğumda karakteri doğrudan inceledim. Normalde başrolünde genç bir karakterin olduğu bu tarz filmlerde konu hep aynıdır; başroldeki çocuk hayat hakkında hiçbir şey bilmiyordur ama film boyunca her şeyi öğrenir. Fakat Remember Me’de hikâyenin arka planında farklı bir şeyler olduğunu hissedebiliyordunuz. İşte bu fikirden yola çıkarak karakteri kendim gibi oynamaya çalıştım çünkü onun hayat şekli ve ruh halleri bana çok benziyordu. Fakat sonradan rotamı değiştirdim çünkü insanın kendini canlandırması neredeyse imkânsız. 

Bu laf John Malkovich’e gitmiyor değil mi?

-Sanırım ona gidiyor. Yarattığınız karakteri oynayabilirsiniz ve bu da insanlar tarafından anlaşılır bir şey olur ama ekranda kendiniz olamazsınız.

İnsanlar tarafından anlaşılmak derken neyi kastettin?

-Şu anki konumumu ele alacak olursak insanlar hakkımda konuşmuyor, benim için çığlık atmıyor ya da saçlarını benim için yolmuyorlar onlar bunu Edward Cullen için yapıyorlar. Edward’ı görmek için yanıma geliyorlar. Ben de bu isimden kaçıp kurtulmaya çalışıyorum. Onları geride bırakıp arabama bindiğimde bambaşka biri oluyorum. Yani diyeceğim o ki insanlar sadece görmek istedikleri şeyi görüyorlar. 

Bu kadar büyük bir başarı yakalayabileceğini hayal edebiliyor muydun?

-Hayır, bu çok çılgınca ve beklenmedikti. Hatırlıyorum da bir keresinde Münih Olimpiyat Stadı’nda sadece on dakikalık bir basın toplantısı için gelen otuz bin kişinin karşısına çıkmıştım. Bu hayatımda yaşadığım en saçma şeydi. Eğer bütün o insanların oraya senin için geldiğini düşünüp, kendini olağanüstü biri olduğuna inandırmaya başlarsan emin ol ki sonunda delirirsin. 

Olağanüstü olduğunu hissetmiyor musun?

-Kesinlikle hayır.

Birazcık bile mi?

-Hayır. Eğer öyle hissetmeye başlarsan o zaman her sabah aynada yüzüne baktığında sürekli kendine dünyanın en iyisi olduğunu tekrarlarsın. Ben tam tersine şöhretin ağırlığını kaldıracak güçte biri olmadığımı düşünüyorum. 

O zaman neden bu mesleği seçtin?

-Bu mesleğe başladığımda kimse filmlerimi izlemiyordu. İzleyenler de benim değil, yaptığım işin ve ortaya koyduğum performansın farkına varıyorlardı. Bir kariyer yapacağımı ya da bunun etkilerini düşünmeden sadece oyunculuk yaptım. Şimdi ise birçok insan benimle tanışmadıkları halde beni tanıyorlarmış gibi davranıyorlar. Kafalarında benden neler beklediklerini biliyorlar çünkü beni tanıdıklarını varsayıyorlar. 

Peki, o zaman hayatta kalma stratejin nedir?

-Bir aktörün yapabileceği en iyi şey ihtiyatlı bir şekilde yaşamak -ki film tanıtımı için yaptığınız röportajlar bunu imkânsız kılıyor ve ardından da dergiler yazacak iyi bir şey bulamadıklarında hemen uydurma haber yapıyorlar.

Bununla sıkıntı yaşıyormuşsun gibi görünmüyorsun?

-Ne zaman bir kalabalığın içinde olsam aklımı susturuyor, bu ben değilim diyorum. Vücudum orada ama aklım başka yerlerde oluyor. Kontrol altına almak zor olsa da sürekli bu benim işim, hayatım değil diye kendime hatırlatma yapıyorum. 

İşten konu açılmışken, David Cronenberg son filmi için sana gelmiş.

-Evet, tam da hiç büyük bir yönetmenle çalışamadım dediğim bir anda geldi. Bazen şöhret sizin iyi filmlere dahil olmanıza engel oluyor. Ama evet: Cronenberg bana geldi. Bir hafta düşünüp karar vermem gerektiğini söyledim fakat aslında ona bu rol için uygun biri olmadığımı söylemek için bir yol arıyordum. Zaten senaryoyu henüz okumamıştım ve rolü de kabul etmeyecektim. Kabul etmediğimi söylemenin tek yolu vardı o da telefon açıp: “Selam, ben garip takıntıları olan ezik biriyim,” demekti. Sonra da ben böyle biri olmak istemiyorum diye düşündüm ve rolü kabul ettim. 

Film çekimleri esnasında bir köpek sahibi olduğun doğru mu?

-Evet, set yakınlarında bir yerde gördüm ve ona sahip çıktım.

Bir vampire göre ne hoş bir davranış.

-Haklısınız. Belki de benimle konuşamayan bir arkadaş arıyordum.

Free Image Hosting Free Image Hosting Free Image Hosting Free Image Hosting Free Image Hosting Free Image Hosting Free Image Hosting Free Image Hosting

Çeviri: elwiens
Taramalar ve İtalyanca'dan İngilizce'ye çeviren: @Fiorels90

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder