Robert Pattinson Los Angeles, Beverly Hills'deki Four Seasons Oteli'ne
kendine has bir görünümle geliyor; sakalı, kot pantolonu, beyaz tişörtü ve ters
çevirerek taktığı şapkasıyla... Röportaja başlamadan önce yanımdan elinde bir
köpek minderi taşıyarak geçiyor ve köpeği Bear'ın olduğu odanın diğer köşesine
bırakıyor. Evet, Pattinson'ın 'Şafak Vakti' çekimleri sırasında sahiplendiği
köpeği onu iş görüşmelerinde de yalnız bırakmıyor.
İngiliz aktör benim her şeyi görmüş olmamı umursamayarak kahkahalarla
yanıma geliyor. Rob aslında aynen böyle biri, her zaman kendi gibi davranan
sıradan biri. Dört yıllık Alacakaranlık Efsanesi süreci boyunca Hollywood'un en
ünlü oyuncusu oldu ama bu onun burnunu büyütmedi. Asla skandallarla gündeme
gelmedi ve özel hayatı hakkında konuşmaktan hoşlanmadı, özellikle Kristen'la
olan ilişkisini neredeyse fark ettirmedi. Peki, Rob'un sırrı ne? Etrafında
sadece ailesi ve bir kaç gerçek dostunun olması. Capricho'ya verdiği özel
röportajda Robert Pattinson 'Şafak Vakti' çekimlerinde hissettiklerinden
bahsetti: bize gerçek bir bebeği eline almanın onu ürküttüğünü ve düğün
çekimleri boyunca sadece Kristen'ın ona doğru yürüğü sahnede korktuğunu
söyledi. Ah! Kız arkadaşı hakkında nasıl da sevgi dolu konuştuğunu fark etmedik
sanmayın.
Seni Portekizce konuşurken görmek çok hoş...
-Hayranların bunun hakkında ne düşündüğünü merak ediyorum, kesin her
şeyi yanlış telaffuz ettiğimi düşünüyorlardır. Açıkçası ben sadece bana
söylenen kelimeleri tekrarladım (gülüyor).
Kristen'ı gelinlikle gördüğünde neler hissettin?
-Harika görünüyordu. Bana göre çok kolay bir sahneydi çünkü Kristen
gibi gelinliğimi saklamak için saklanmam gerekmiyordu. O çok stresliydi, bütün
gün içeride oturup paparazzi helikopterlerinin ayrılmasını bekledi, ben ise onun
bana doğru yürüdüğü anda yüzündeki korku dolu bakışları görene kadar gayet iyiydim. Ama kendimi hemen toparladım çünkü bu benim de sahnemdi ve bir şeyler yapmam gerekiyordu
(gülüyor). Yani kafayı sıyırma sırası bana gelmişti ama her şeye rağmen çok hoş
bir sahneydi.
Gelelim sevişme sahnelerine; çekimler zor muydu?
-Hayır. Çok kolaydı! (gülüyor) Normal bir filmde sevişme sahnesi
çektiğinizde baskı altında olmazsınız çünkü yönetmen size ne yapmanız gerektiğini
anlatmaz (gülüyor). Ama 'Şafak Vakti'nde bu farklıydı çünkü sizden çok fazla
şey bekleniyordu, işte en zor olan kısım da buydu. Nasıl olur da o anı
bekleyen herkesi mutlu edebilirsiniz ki?
Peki o sahnelerdeki performansının iyi olduğunu düşünüyor musun?
-Bence buradaki bütün başarı yönetmen Bill Condon'a ait. Çünkü
13 yaş sınırında bir filme hoş bir sevişme sahnesi eklemenin çok fazla yolu
yoktur. Pek bir şey gösteremezsiniz. Herkesin çıplak olmasıyla tamamlanacak bir
şey değil yani (gülüyor).
O anlarda sana kolaylık sağlayan bir şey var mıydı?
-Açıkçası hiçbir şey durumu daha az garip yapamazdı. Üç adam yatağı
kırmaya çalışırken ben sevişmeye çalışıyordum ve koca bir adam da yatağın
yanında yere yatmış bana bakıyor ve ne yapmam gerektiğini söylüyordu.
Peki, o sahnelerde Kristen'a karşı olan tavırların nasıldı?
-Onu korumak konusunda endişeliydim çünkü
biliyorsunuz öyle bir konumda her şey çok karışıktır. Ama yatakta o bedeniyle
benim kendiminkiyle olduğumdan daha rahattı (gülüyor).
Çıplak olmaktan mı rahatsızdın?
-(gülüyor) Sahne aralarında sürekli çarşafla
üstümüzü örtmeye çalışıyordum ama bu Kristen’ı değil daha çok kendimi örtmek
içindi (gülüyor). Vücudumun eleştirilmesi fikri beni korkutuyor bu yüzden bütün
seri boyunca çıplak görünmekten kaçındım.
Üstsüz sahnelerin için vücudunu
geliştirdin mi?
-Evet. Ama üstsüz çekmem gereken sahneler
biter bitmez spor yapmayı bıraktım (gülüyor).
Doğum sahnesi çok dramatik. Çekimleri
nasıldı?
-Senaryoyu ilk okuduğumda anlamsız
gelmişti. Sahne sanki bir Alacakaranlık filmine uygun gibi değildi. Bella’nın
nerdeyse ölüyor olması ve benim ağzımla sezaryen yapmam falan… “Bunu nasıl
filme çekecekler?” dememe neden olmuştu.
Kristen’ın tepkisi nasıldı?
-O hikayeyi çok iyi kavrayıp, Bella’nın
hikayesiyle doğrudan bağ kurdu. Doğum sahnesinde çok kötü görünüyordu ve bu görüntü
bende bazı duygulara neden oldu, mesela seri boyunca ilk defa endişelendim.
Çünkü o sahneyi çekmenin hiçbir kolay yolu yoktu. Korkunç bir sahneydi.
Taylor Lautner bize Kristen’ın bir vampir
olarak çok seksi göründüğünü söyledi? Doğru mu bu?
-(gülüyor) Tabii ki. Seksi bir Tanrıça
gibiydi. Muhteşem görünüyordu. Bu biraz komik çünkü Bella sürekli bir şeylere
takılıp tökezleyen sakar biri ama şimdi zarif bir vampir kraliçesine dönüşüyor.
Bence Kristen hikayedeki en iyi dönüşümü gerçekleştirdi.
Film, sana nasıl bir baba olabileceğini
düşünmeni sağladı mı?
-Bu konuda hiç düşünmedim ama 'Şafak Vakti
- Bölüm 2'nin çekimlerini 2-3 haftalık bebeklerle gerçekleştirdik. Dehşete
kapılmıştım çünkü onların nasıl da küçük olduklarını tahmin bile edemezsiniz
(gülüyor). Bir yerlerini kıracağım diye ölesiye korkuyordum.
Genç bir baba olmak ister miydin?
-Sanırım bu hoş olurdu çünkü fazla arkadaşım yok (gülüyor).
Pardon. Küçük bir kardeşim yok o yüzden çocuklar hakkındaki fikrilerim pek de olgunca
değil (gülüyor).
Peki, aşkı nasıl tanımlarsın?
-Vay canına (gülüyor). Sanırım biriyle birlikte olmak ve
onun kendi gibi olmasına izin vermektir. Her biri kendi hayatını yaşamalı ama aynı
zamanda da birbirlerine yardım etmelidir. Ve ne istiyorsan onu yapabilmelisin.
Bu da bir başka aşık çift örneği çünkü aşk sadece tek bir şey değil, çok fazla
şeydir.
Kristen ve Taylor’la gerçekten yakın arkadaşlar mısınız?
-Bu zamana kadar hep beraber geldik. Aynı doğrultuda olduğun
insanların yakınında bulunması güzel bir duygu. Bu egonu ve ruh sağlığını
kontrol altında tutmana da yardımcı oluyor. Herhangi birimizde bir değişiklik olduğunda
diğerinin onu hemen eleştirmesi gibi. Beş filmin ardından hala arkadaş olmamız
harika bir şey. Biz çok şanslıydık.
Kristen’ı nasıl tanımlarsın?
-Harika. Tamam bu çok berbattı (gülüyor). Tutkuları olan,
kendi olma konusunda takıntı derecesinde kararlılığa sahip biri. Yani, mükemmel
biri. O benim tam tersime, söylediği her şeyi ciddi bir şekilde ele alıyor (gülüyor).
Alacakaranlık Serisi boyunca neler öğrendin?
-Havalanmamamın ne kadar önemli odluğunu. Bu işe başladığım
günden bu yana birazcık bile ünlü olan kişilerin kendilerini nasıl kaybettiklerini
gördüm. Ama Alacakaranlık’taki pek çok oyuncu öyle değil, Harry Potter
oyuncuları da öyle değil. Bu konuda bana en büyük yardımı sürekli yanımda olan
ailem ve arkadaşlarım sağladı. Böyle yardımlar hayatınızda fark yaratır.
Dört yıl önce şöhret seni şoka uğratmıştı. Peki, şimdi ne
değişti?
-Her şey. Sürekli konu malzemesi olmak çok garip. Güçlü
hissediyor, ne yapmak istiyorsan yapabileceğini düşünüyorsun. Asıl hayalinin ne
olduğunu sürekli kendine hatırlatmalısın çünkü çevrende sana ne yapman
gerektiğini söyleyen milyonlarca insan varken aklın karışıyor ve her şey
yolundan sapıyor. Sanki ne yaparsan yap sürekli eleştirilecekmişsin gibi
hissediyorsun.
Müzik yapmaktan vazgeçtin mi?
-Sadece bir yerlerde sahne almayı bıraktım, çünkü beni
dinlemeye gelecek insanlar sadece ünlü birini görmeye gelen kişiler olacaktır.
Kim olduğumu umursamayan, sadece eğlenmeye gelen kişilere müzik yapmak
eğlenceli olurdu.
Ama hala müzikle uğraşıyorsun değil mi?
-Evet. Milyonlarca şarkı yaptım (gülüyor). Gitar, piyano ve
çello çalışıyorum.
‘Şafak Vakti - Bölüm 2’de de piyano çalıyordun değil mi?
-Renesmee’ye piyano çalmayı öğretiyoum. Hoş bir şeydi, benden
daha iyi piyano çalan dört yaşında bir kız çocuğuyla çektik o sahneleri
(gülüyor).
25 yaşındasın, hayattan neler bekliyorsun?
-Bilmiyorum, belki biraz yetişkin olmak? Hala 12 yaşında
gibi hissediyorum. Biraz büyümeyi ümit ediyorum (gülüyor).
Taramalar;
Çeviri: elwiens
Portekizce'den İngilizce'ye çevirenler: Mandy , Deb , DanielaRPLife
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder