İmkansız olan bir görevi başardık -kıymetli Robert Pattinson'ımızla röportaj yaptık ve bir kere bile vampirler hakkında soru sormadık. Aslında yalnızca onunla konuşmaya çalıştık -kan, ölümden sonraki yaşam ya da Kristen hakkında değil. Şoktayız.
Elle Girl: Merhaba Rob! Hadi aşk hakkında konuşalım.
Robert: Ah, yine mi. (Gülümsüyor) Tamam konuşalım. Bu konunun ilgi çeken yanı nedir?
EG: Water for Elephants'ta oynadığın karakter ilk görüşte aşık oluyor. Sen ilk görüşte aşka inanır mısın?
R: Elbette.
EG: Hiç başına geldi mi?
R: Milyon kere. Aslında ben insanların sevdikleri kişilere ilk gördükleri anda aşık olduklarını düşünüyorum.
EG: Aşkı nasıl anlatırsın?
R: Bunu cevaplayamam. Gerçekten, bilmiyorum. Çok zor sorular soruyorsun.
EG: Robert!
R: Aşkı nasıl tanımlayabilirsin ki? Eğer birine aşık olursan onun dünyadaki en iyi şey olduğunu düşünürsün, değil mi? Ama ya o kendisinin öyle olduğunu düşünmezse? İşte bütün mesele onu mükemmel ve en güzel kişi olduğuna inandırmak diye düşünüyorum.
EG: Filmde senin ve Reese'in oynadığı karakterler bir yaşak aşk yaşıyorlar. Peki özel hayatında var mı böyle şeyler?
R: Ah, eğer bu ben olsaydım hayatı sadece o iki kişiye özel kılmak için her şeyi yapardım. 12 yaşımdayken, hayatımda ilk defa bir kıza çıkma teklif ettim. Ve sonra bir an da herkes: "Onunla mı çıkacaksın?" ve ben aynen şöyle: "Ah, Tanrım!" olmuştum. O kızla bir daha asla konuşmadım.
EG: Peki böyle bir durum şimdi senin için kolay mı?
R: Bütün paparazziler çevrendeyken ne gibi bir özle hayatın olabilir? Onlar hiçbir şeyi umursamıyorlar, sadece para kazanma peşindeler. Biliyor musunuz fotorafımın çekilmesinden nefret ederim. Bütün bu şöhret olayları olmadan öncede nefret ederdim, annem fotoğrafımı çektiği zamanlarda bile.
EG: Ve böyle bir adam aktör oldu...
R: Film setindeyken kameralarla bir sorunum yok. Yalnızca başka mekanlarda sorunum var.
EG: Ve bunu durdurmak için ne yapacaksın?
R: Fotoğraflanmak için hazır bekleyeceğim. (Gülüyor)
EG: Hayranlardan sıkıldın mı?
R: Hayır, herşey çok iyi, hayranlar ve sevgileri... ama elbette ki bu sevgi benimle ilgiliyse. Fakat sanki bu sevginin sadece oynadığım karakterlere duyulduğunu hissediyorum, gerçek Rob'a değil.
EG: Ama sen oldukça yakışıklısın, bu birinin sana aşık olması için yeterli...
R: Bu oldukça garip aslında. Alacakaranlık'tan önce hiç bu tarz roller gelmemişti bana.
EG: Water for Elephants'da insan bir karakteri oynamak çok mu zordu?
R: Aslında değildi. Sette etrafımda olan her şeyle mutluydum. Örnek verecek olursam; böyle bir rolü oynarken terlemek çok iyiydi. Alacakaranlık'ta bu imkansızdı, eğer alnınız birazcık bile terliyorsa hemen devreye beş tane makyaj uzmanı girip, makyaj tazeliyordu. Water for Elephants'da böyle olmaması benim için bir çeşit rahatlıktı.
EG: Peki ya vahşi hayvanlarla çalışmak nasıldı? Zorlayıcı mıydı?
R: Hayır, bu harikaydı! Tabii eğer bir fille çalışıyorsanız. Mesela fil bir çeşit sandığın üzerine tıplıyor ve siz doğal olarak buna tepki veriyorsunuz. Hayvanlarla çalışıyorsanız sahnenin mükemmel olmasını bekleyemezsiniz, çünkü hayvanlar herhangi bir senaryoya, metine göre oynamazlar ve bu da demektir ki aktörler rahatlayıp doğaçlama yapabilirler. Ve işte bu muhteşem.
EG: Evde evcil bir hayvanın var mı?
R: Evet. Artık bir köpeğim var ve bu durumdan oldukça memnunum.
EG: Adı ne?
R: Hayvan barınağından aldım ve henüz bir isim vermedim. O şeye benziyor... bir sırtlana.
EG: Onu eğitmeye başladın mı?
R: Evet. O çok akıllı ve uysal bir köpek.
EG: Hayvanları insanlardan daha çok seviyormuşsun gibi hissediyorum?
R: Bilmiyorum, sadece dört ayaklı arkadaşlarımla mutluyum. Sette Tai'yle oldukça yakınlaştım, onda kesinlikle bir çeşit etki var ve bu etki çevresindeki herkese huzur veriyor. Bu kadar büyük ve bazı zamanlar öylesine nazik olan bir hayvanın yakınında bulunmak oldukça hoştu.
EG: Çocukken sirk senin için heyecan verici bir şey miydi?
R: Pek değil. İlk gittiğimde aptal bir numara sonunda palyaçonun öldüğü bir gösteri izlemiştim, 21 yaşıma kadar bunun gerçek olduğunu düşünmüştüm. Sonunda annem gözümü açtı. (Gülüyor
)
EG: Nasıl rahatlıyorsun?
R: Uçuşlar için sabırsızlanıyorum. Orada çabucak uykuya dalabiliyorum.
EG: Boş bir gün hayalin nedir? Neler yaparsın?
R: Muhtemelen filmler izlerim. Ya da iPhone'umda oyun oynarım. (Gülüyor) Bir oturuşta 16 saat oynayabiliyorum.
EG: Spor yapıyor musun?
R: Şafak Vakti için çok zorlu bir form çalışması yaptım, çünkü birkaç üstsüz sahne çekecektik. Sağlıklı yiyecekler yiyip, sürekli spor salonuna gittim, bisiklet kullandım, her yere bisikletle gittim ve bunu çok sevdim. Çektiğimiz sahneler bittiğinde rahatladım, spor salonuna gitmeyi bıraktım. Kendimi zorlayamam.
EG: Kötü ama zevk veren bir alışkanlığın var mı?
R: M&M's şekerlemeleri.
Kaynak | Rusça'dan İngilizce'ye çeviri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder