Yönetmen: Declan Donnellan, Nick Ormerod
Oyuncular: Ceri Jerome, Christina Ricci, Colm Meaney, Holliday Grainger, James Lance, Kristin Scott Thomas, Natalia Tena, Philip Glenister, Pip Torrens, Robert Pattinson, Uma Thurman
Tür: Dram
Yorumumuz: 2 / 5 - Ortanın Altı
Eleştirmen: Zeynep Kırcalı
Bulunduğunuz yerden memnun değilseniz ve yükselmek istiyorsanız, en tepeye giden yolu tırmanırken illa birilerini de aşağı itmeniz gerekir.
19. yüzyıl Fransız edebiyatının en büyük ustalarından biri olan Guy de Maupassant’ın 1885 tarihli romanından uyarlanan Bel Ami, o zamanın ya da yazarın anlattığı atmosferi ve durumu ortaya koyabiliyor. Ama bunun ilerisine gitmek için gerçekten filme büyük bir güçle tutunmanız gerekiyor.
Twilight (Alacakaranlık) serisiyle Robert Pattinson (ya da Edward mı demeliydim?) son yıllarda genç kızların sevgilisi oldu ve dünya çapında milyonlarca hayran kazandı. Bu filmde kendisini dibe vurmuş, beş parasız asker Georges Duroy olarak izliyoruz. Tesadüfi bir şekilde eline geçen şansla yükseliyor; ama yanındaki insanların çoğunu da dibe çekiyor. Dış görünüşünü hedeflediği amaçları için kullanıyor ve kendinden yaşça büyük hanımefendileri “mutlu” ediyor. Tabii sonunda insanlıktan çıkıyor, adeta bir canavara dönüşüyor bu adam…
Pattinson, Georges Duroy rolüyle son dönemlerde gördüğüm en vasat oyunculuğu sergiliyor. İkna edicilik konusunda oldukça zorlandığını gördüm. Zaten bence Pattinson orta seviyelerde dolanan bir oyuncu. Öncelikle kariyerinde yükselebilmesi için Twilight serisindeki vampir Edward rolünden çıkması gerek ki bu seri yılsonunda sona erecek olsa bile bu çok uzun zaman alabilir. Kendisi dış görünüşüyle verdiği “depresyondaki adam” havasını doğru dürüst bir tek Remember Me (Beni Unutma) adlı filminde verebildi. Hatta o filmdeki performansı gerçekten çok çok iyiydi bile diyebilirim. Twilight’larla ünlü olmuş olsa bile Pattinson maalesef o tip filmlerin adamı değil. Bel Ami’de de bu rol için doğru adam olmadığını çok güzel kanıtlıyor. Ayrıca Pattinson Remember Me’de yaptığını burada yapamıyor, Edward Cullen karakterinden sıyrılamıyor.
Haliyle filmin başkarakteri bu kadar kötü olunca – karakterine bürünemeyince – yan oyuncuların da çabaları boşa çıkıyor. Uma Thurman, Kristin Scott Thomas ve Christina Ricci gibi önemli oyuncular filmde o kadar pasif kalıyorlar ki… Bunun sebebi sergiledikleri performans değil; Pattinson’ın son derece gereksiz bir şekilde filmi Edward Cullenmışçasına domine etmesi.
Filmde güzel olan ve doğru anlatılabilen şeylerden biri kesinlikle kadınlar ve kadınlara olan yaklaşımdı. Kadınlar yine o “güçlü” erkekler tarafından kullanılıp atılan bir “eşya” olarak gösteriliyorlar. İğrenç yaratıklar olarak görülüp aşağılanıyorlar. Pattinson’ın karakteri de bahsettiğimiz gibi yerin en dibindeyken kadınları kullanarak, aşklarını ve hatta yeryüzündeki varlıklarını hiçe sayarak onları kullanıyor; ve en tepeye giden yolu yavaş yavaş tırmanıyor.
Filme diğer açılardan bakarsak sanat yönetmenliğine ve özellikle de kostüm tasarımlarına diyecek söz yok. İngiltere, Fransa ve İtalya ortak yapımı bir dönem filmi olan Aşkım Benim’de yine bu tip konuların altından layığıyla kalkılıyor. Tabii müzikleri de aynı şekilde. Ama filme seyirciyi – hatta yeryüzünde yaşayan teenagelerin %90’ını – çeken şey nasıl Pattinson’ın varlığı ise filmin ilk dakikasından itibaren iten faktör de o oluyor. Kaybedecek vaktiniz varsa izlenebilecek türen bir yapım Bel Ami.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder