***Video sadece röportajın bazı bölümlerini içeriyor.
Emmanuel Itier: Eminim ki dört yıllık bir sürede yaptığınız beş filmin ardından bugünün geleceğini hiç düşünmemiştin. Serinin sonuna geldik. Hikayenin gidişatına rağmen karakterler büyük bir patlama ile seriyi sonlandırıyor. Şafak Vakti - Bölüm 2'nin hikayesinde serinin diğer filmlerinden farklı olan şey neydi?
Robert Pattinson: Pek çok farklı şey var aslında. Yani, bebek sahibi olmak başlı başına bir fark zaten. Film anlaşmalarına imza attığımda sadece ilk 3 kitabı okumuştum, yani o zaman dördüncü kitap ortada yoktu ve ben hikayeye bir bebeğin ekleneceğini, üç ay gibi kısa bir sürede 11 yaşına geleceğini ve Jacob'ın ona aşık olacağını bilmiyordum (gülüyor)! Tamamen delilik. Bu bahsettiklerim, vampir seksi... hepsi kesinlikle deliceydi.
EI: Duyduğumuza göre Kristen'la çektiğiniz sevişme sahneleri aslında tekli çekilmiş ve siz sadece kameraya karşı oynuyormuşsunuz. O sahneyi böyle bir şekilde çekmek çok farklı olmalı. İzlerken sana itici geldi mi?
RP: Sahnenin neredeyse yarısında tekli çekim yaptık. Sadece kameraman vardı ve bizim kameraya bakıp seksi ifadeler takınmamız gerekiyordu. Ama filmi henüz görmediğim için bitmiş halinin nasıl olduğunu bilemiyorum tabii.
EI: Beş filmin sonunda karakterinin gelişimine bakıldığında neler hissediyorsun? Edward'ı bir gençlik imgesine dönüştürdün ve onu çok farklı hikayelerden, kişisel değişikliklerden geçirdin. Karakterinin geçirdiği bu değişimden ve serinin sonundan memnun musun?
RP: Evet, aslında onun karakter değişimine daha ilk filmde başladık. Edward fosilleşmiş bir karakterken Bella'yla tanışıyor ve Bella onun kabuğunu kırıyor. 80 yılın ardından ilk defa bir şeyler hissetmeye başlıyor, serinin boyunca da normal insanlarla arasındaki farkı kapatmaya çalışıyor. Ve en sonunda başarıyor... bir nevi normal bir adama dönüşüyor (gülüyor). Bu macera da böylece tamamlanmış gibi hissediyorum.
EI: Peki bütün bu deneyimler seni ne yönde değiştirdi? Beş filmin sonunda kendindeki en büyük değişim ne oldu sence?
RP: Sanırım ilk başlarda kendime işkence yapma konusunda takıntılarım vardı... mesela bir oyuncu olmak istiyorsam kafamın karışık olması ve acı çekiyor olmam gerekir diye düşünüyordum. Ve şimdi olgunlaştıkça öyle olmamam gerektiğini öğrendim sanırım. Belki de öğrendiklerim iyi bir şey değildir (gülüyor)!
EI: Alacakaranlık bir gecede efsaneye dönüştü. İlk filmin vizyona çıkışının ardından pek çok gençlik romanı filme uyarlanmaya başladı. Farklı bir tür yaratmış olmanın sorumluluğunu hissediyor musun?
RP: Bilemiyorum. Komik aslında... çünkü Harry Potter ortaya çıktığında diğer gençlik romanlarının filme uyarlanması gibi bir durum oluşmamıştı. Alacakaranlık'ın vizyona girişinden sonra ise neredeyse ortada filme ya da diziye uyarlanmayan gençlik üçlemesi kalmadı. Ama kesinlikle bunların hiçbirinin benimle bir bağlantısı olduğunu düşünmüyorum, bağlantı kurulması gereken biri varsa o da Stephenie Meyer olmalı.
EI: Çok uzun bir süre boyunca aynı projeye bağlı kaldıktan sonra şimdi biraz da olsa özgür hissediyor musun? Yapmak istediğin şeyleri yapmak adına mesela? Sırada yeni bir şeyler var mı?
RP: 'Özgür' mü hissetmeliyim bilemiyorum. Önümüzdeki yıl içinde bulunacağım projeler konusunda çok şanslıyım. David Cronenberg'le bir başka film çekeceğiz -ki bu oldukça hoş olacak. Werner Herzog'la çalışma fırsatı yakalayacağım ve Ocak ayında da David Michod'ın çekeceği The Rover filminin çekimleri başlayacak. Daha önce hiç The Rover gibi gerçekten şiddet içeren bir filmde oynamamıştım. Çok çok ama çok şiddetli bir film.
Kaynak | ÇEVİRİ: elwiens
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder