1 Mayıs 2011 Pazar

Bild Röportajı

Kaderin ağına düştmüş çarpık bir güzellik. Mahmur gözler. Açılı bir kafa. Dağınık saçlar. Kirli bir vampir sakalı. Canlı dudaklar. Masum, utangaç, romantik bir gülümseme. Mükemmel değil mi?!

Robert Pattinson (24, "Alacakaranlık"), her kadının birlikte kahvaltı yapmak isteyeceği adam. Hugh Grant, James Dean ve Yüce İsa'nın karışımının bira içen vampir versiyonu.

Hotel de Rome'ın terasında kendisi, koruması ve asistanlarıyla birlikteyiz. Uzun boylu, utangaç, konuşkan, rahat, arkadaş canlısı, mütevazi, sevilesi sıcak bir kahkaya sahip, ölçülü bir sesi var. Kola içiyor.

Hugo Boss'dan giyiniyor. Bunun için, "Bir hediye olarak odamda duruyordu -ve bütün kıyafetlerim kirliydi." diyor.

Bild: Kendini tanımlar mısın?

"Ben bile kendimin ne olduğunu bilmiyorum. Eskiden, ünlü olmadan önce her şey kolaydı. Şimdi ise zor. Eğer sürekli kendiniz ve karakteriniz hakkında konuşuyorsanız bu yorucu. Ben benim."

Karayipler'den Air Berlin uçağıyla geldi -bir jetle değil. Şahsi eşyalarıyla yolculuk yapıyor: bir sırt çantası, bir valiz ve gitarı. Sigara içiyor, haşhaşa alerjisi var ve geçtiğimiz yıl 27 milyon dolar kazandı. Onu hayatı hem rüya hem kabus.

"Bir ev almaktan korkuyorum çünkü o da kuşatılacaktır." Edindiği başarı onun hapisanesi. O milyonlarca hayranından kaçtığı bir yarışda.

Son filmi Water for Elephants onun ruhunun aynası. Filmin hikayesi: Herşeyini kaybetmiş genç bir veteriner bir gün bir sirk trenine atlar ve acı dolu bir hayatla birlikte büyür. Aşkı Reese Witherspoon. Düşmanı ise Christoph Waltz!

Rüzgar Gibi Geçti'nin raylar üzerindeki versiyonu gibi. "Film çekerken kendimi çok rahat hissettim çünkü kendim olabiliyordum. Çok az diyalogum var fakat çok şey anlatıyorum. Ruhen kendimi neredeyse çıplak hissediyordum."

Bild: Nasıl yaşıyorsun?

"Uyanıyorum ve uyuya kalıyorum. Benim en önemli dostum alarmlı saatim. Kindle'mda ve iPad2'mde sürekli kitap okuyorum."

Bild: Kadere inanıyor musun?

"Sanırım çoktandır inanıyorum, böylesi her şeyi kolaylaştırıyor - istediğin şeyi yapabiliyorsun."

Bild: Mutluluk senin için ne ifade eder?

"Basit şeyler. Ben kolay mutlu olan biriyim. Bir kutu pizza ve bir koli bira yeterli."

Bild: En önemli mal varlığın nedir?

"Hiçbir şeyim yok. 1963 model Gibson elektronik gitarımı her zaman yanımda taşıyorum. Telefonumu kaybetmeyi seviyorum. Böylece özgürüm!"

Bild: Kötü bir alışkanlığın yok mu?

"Bazen takıntılı oluyorum. Hiçbir şeyi atmayıp her şeyi biriktiriyorum - ama bir evim yok. Her şeyimi kiralık depolara koyuyorum."

Oscar'lı yıldız Christoph Waltz'da yanımıza geliyor.

Bild: Robert'ı eşsiz yapan nedir?

"Sadece ona bakmanız yeterli," diyor yönetmen Francis Lawrence gülerek ve ekliyor. "Onun bir sırrı var, mıknatıs gibi bir şey. Sadece bir kameranın yakalaycağı bir şey bu ve bazı insanlar aniden parlar." Robert Pattinson kendi hakkında yapılan bu yoruma gülüyor.

Bild: Yalnız mısın yoksa aşık mısın?

Daha fazla gülüyor. Kocaman mavi gözleriyle bana bakıyor. Dişleri parlıyor. "Şey, evet yalnızım ama aynı zamanda aşığım."

Bild: Kime aşıksın?

O gülüyor, ben gülüyorum, biz gülüyoruz. "Bazen kendimi ormanda yaşayan bir yerli gibi hissediyorum. Ruhunuzu resmedip ortaya çıkaracak bir soru. Ruhumun benden alınmasına/çalınmasına izin vermeyeceğim."

Resmin orijinal boyutu için üzerine tıklayın.
Photobucket

Pattinsonlife | Almanca'dan İngilizce'ye çeviri | Bild

1 yorum: