Ağzından laf almak için Jon Stewart onu Ben Jerry'nin Karamel Sutra (dondurma)'sı
ile besledi. ‘Good Morning America’nın sunucusu George Stephanopoulos kendisine
Cinnamon Toast Crunch (mısır gevreği) teklif etti. Ama belki de Robert
Pattinson'ın ağzından özel hayatıyla ilgili bir iki laf koparabilmek için ona
patates kızartması ikram etmeliyiz.
Pattinson, Çarşamba günü akşamüstü bir araya geldiğimizde bir yandan
patates kızartmasını atıştırıp bir yandan elektronik sigarasını içerken
"Medya kültürü çok korkunç," diyerek isyan ediyor.
"Kazanman imkansız. İşin en sinir bozucu yanı da onlara karşı atağa
geçememek, kendini savunamamak. Ama belki de yapman gereken en iyi şey bir
paparazziyi yumruklamak ve onlara günlerini göstermektir."
(...)
"Cosmopolis"te Pattinson finansal çöküntünün kıyısında
duran, günün sonunda kendi felaketini yaratan genç bir milyarderi canlandırıyor
ve bu harika, bağımsız genç performansıyla kariyerinin en iyi eleştirilerini
kazanıyor.
Don DeLillo'nun aynı adlı romanından uyarlanan
"Cosmopolis"in yönetmeni/senaristi David Cronenberg, Pattinson'ın güzel
yüzü ile filmin her karesinde yer alan karakter için doğru isim olduğunu
hissettiğini söylüyor. Pattinson'ı seçmeden önce yönetmen Londra'lı oyuncunun
kişiliği hakkında bir yargıya varmak için bütün filmlerini ve YouTube'ta yer
alan birkaç röportajını izlemiş.
"Alacakaranlık filmlerinin gücü oyunculuk performanslarından gelmiyor,"
diye vurguluyor Cronenberg. "Ama anlaşılamayan nokta Alacakaranlık filmlerinin belli bir mevcudiyet ve profesyonellik gerektirmediğini düşünmek. Oyunculuğunun Oscar'a değer bir performans olduğunu mu söylüyorsunuz? Bu tamamen başka bir mesele. Ama birini böylesi zorlu bir film setine atarsanız -
normal bir insanı, bir saate kalmaz ölür."
Pattinson kendini savunmak için araya giriyor: "Cosmopolis'le
beraber 'Bu film onun oyunculuğunu gösterebileceği film mi olacak?' demeye
başlayanlara 'Daha önce ne yaptığımı sanıyordunuz?' demek geliyor içimden.”
Cronenberg devam ediyor, "Bu arada kendisi bir İngiliz ama Amerikan
aksanı yapıyor. İnsanlar şunu fark etmiyor; bu sektörde pek çok iyi aktör var
ama aksan yapamıyorlar. Ve bunun için bile kimse Rob'a övgülerini sıralamıyor."
"Ah, bana ne olursa verin!" diyor Pattinson gülerek. Ve her
içine çekişte elektronik kırmızı ışığı yanan sigarasından bir fırt çekiyor.
Ama hala bir şey çok açık ki Pattinson kendi oyunculuk yeteneğini
sorguluyor. "Cosmopolis"in prodüksiyon aşamasında yapılan deneme
çekimlerinin ilk gününde "titrek ve kesinlikle korkmuş" bir şekilde
yeteneğinden emin olmadığını ve projeden ayrılmak istediğini söylemiş.
Bu endişe her nasılsa şaşırtıcı, "Cosmopolis"teki
karakteriyle Pattinson'ın hayatını karşılaştırınca ikisinin birbirinden çok da
uzak bir yanı yok. Pattinson "Alacakaranlık"ın başlangıcından beri
tıpkı "Cosmopolis"te limuzinin içinde saç tıraşı olmak için tek
başına saatlerce, yavaş yavaş Manhattan sokaklarında yolculuk yapan karakteri
gibi. "Dört koca yıl boyunca azar azar başlayarak çoğalan çok fazla birikim
yaptım." Forbes'a göre son iki "Alacakaranlık" filminden
12.5 milyon $ gelir elde etti ve ayrıca kendisi %1'in* içinde. Ona göre ise bu
"kesinlikle doğru değil."
"Ne gariptir ki geçen gün bir bara gittim ve orada bir grup insan
%1'i protesto ediyorlardı. Ben de sörf yapmaya başladığım için bir kamyonet
kullanıyordum, berbat görünümlü bir şey. Craigslist'ten yaklaşık 2000 $'a
aldığım 2001 model Silverado. Protestocuları gördüğümde kamyonetimin arkasına
gizlendim ve ‘Bu olayın içine girmek istemiyorum’ diye düşündüm." diye
anlatıyor Pattinson.
Göstericiler Pattinson'ı ve arkadaşını tanıyamamış.
"Protestocular bizi gördüğünde aynen şöyle dediler: 'Biz size bağırmıyoruz
ki. Şu kullandığın berbat şey... Sen %1'den biri bile değilsin.'"
Pattinson finans konusunda berbat olduğu konusunda ısrarlı: "Para
konusunda yapabildiğim en iyi şey harcamak. Neye harcadığımı bile bilmiyorum.
15 yaşımdayken nasılsam hala aynı yaşam tarzına sahibim."
"Giyim şekline bakın," diyor Cronenberg Pattinson'ın resmi
olmayan kıyafetine -polo tişört, jean ve ters takılmış şapka- vurgu yaparak.
Aktör "fazla göze çarpan" olma konusunda baskı altında
olduğunu söylüyor çünkü her yaptığı filmin aşırı irdelendiğini hissediyor.
Bankerlerin paparazziler tarafından yakalanmasını tercih edeceğini söylüyor ama
tabii bunun gerçekçi olmadığının da farkında.
"Tabloit sektörü dünyaya korkunç ötesi şeyler yapıyor. İnsanları aptallaştırıyor," diyor sinirden
yanakları kızararak. "İnsanlar tabloitlerin gerçeklerden kaçış olduğunu ve
kendilerini dünyanın sefilliğinden uzaklaştırdığını söylüyor. Bu tıpkı 'Hayır,
insanlar çok tembel ve denemek bile istemiyorlar,' demek gibi... Ne zaman o
tarz dergilere bakacak olsam ardından pişmanlık duyuyorum. Bana kesinlikle
hiçbir şey kazandırmıyorlar. Ve tabii hiç kimseye de."
*The One Percent (%1) Amerika'da ülkenin geneline oranla daha varlıklı olanlar için kullanılan bir tabir.
ÇEVİRİ: elwiens
LA Times | RPLife
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder