17 Temmuz 2014 Perşembe

Los Angeles Times Röportajı (Haziran 2014)

Alacakaranlık'ın yıldızı Robert Pattinson, apokaliptik gelecekte geçen Western türündeki yeni filmi The Rover'ın çekimleri için Avustralya'nın ücra köşelerinde, hayalet kasabalara seyahat etti. Bu ortamın onu çıldırtıcı ilgiden uzaklaştırdığını ve daha önce hiç olmadığı kadar işine odaklanmasını sağladığını belirtiyor. "Çok güzeldi, etrafınızda kimse olmadan dolaşabilmek falan."

Filmin Avustralyalı yönetmeni David Michôd ise şunları ekliyor: "Rob'un sokakta tek başına, elini kolunu sallayarak dolaşışını gördükten sonra daha önce hiç böylesine mutlu olan bir aktör görmediğimi fark ettim. Neredeyse hoplayıp zıplıyordu."

Guy Pearce ve Pattinson'ın filmde karşılıklı çok az diyalogu olsa da The Rover toplumun durumuna rağmen insanlığın birbiriyle bağ kurabileceğine vurgu yapıyor. Aktörler, aralarındaki ilişkinin doğal bir şekilde geliştiğini söylüyor.

"Birbirimizle bağ kurmak için dışarıya çıkıp takılmamız gerekmedi," diyor Pearce. "Küçük bir kasabada film çekmek dışında başka bir iş yapmadan yaşadığınızda bir arkadaşlığın oluşmasına engel olamıyorsunuz."

Bunları söylerken o ve Pattinson kıyamet sonrası film ortamının tersine Cannes'daki otellerinin terasında rahat bir koltukta oturuyorlar."O kadar da korkunç değildi," diyor Pearce sırıtarak. Pattinson ise yalnızca ünlü insanların üzerinde trend duracak olan güvelerin yediği bir tişörtle yanında oturuyor.

Oyuncular film için ekstra yol kat ettiler, zaman kavramının yitirildiği Avustralya'nın ücra noktalarına giderek bağımsız sinemanın canı ciğeri Michod'ın yeni filmine hayat verdiler.

Pearce sabahları ya da uzun saatler süren çekimlerden sonra gece geç saatte bisiklete binip, koşuya çıktığını böylece tek kelime dahi etmeden duygu değişimi yaşadığı karakterine odaklanabildiğini belirtiyor.

Pattinson ise uzun saatlerini ağır bir güney Amerika ve kırsal Avustralya karışımı olan aksanını iyileştirme üzerine geçirmiş. Tıpkı Lennie Small konuştuğunun anlaşılmadığı -ki bunu kendisi de itiraf ediyor- bir aksana sahip. Ve ayrıca Avustralya'ya iki hafta erken gidip, karakteri üzerine çalışmaya başlamış. Çekimler esnasında karakteri konusundaki merakı, ekip arkadaşlarının onu şaşırtıcı derecede çalışkan bulmasına sebebiyet vermiş.

"İnsanların kendini bu kadar filme adaması sanırım Rob'u şaşırttı," diyor filmde, iki kilit oyuncuya eşlik eden aktris Susan Prior. "Belki de böyle bir şeyi daha önce deneyimlemediği içindi çünkü büyük filmlerde bir aktör olarak projenin keşfine tanık olamıyorsunuz."

Prior bir anısını anımsayarak, doktor olan karakterinin Rey'e dikiş attığı sahnede Pattinson'ın bir dublörü olmasına rağmen masa üstünde hareketsiz bir şekilde bizzat kendisinin yattığından söz ediyor.

Her şeye rağmen bağımsız projelerde yer alması bir yıldız olan Pattinson için o kadar da kolay olamıyor. Menajeri onu arayıp da Michôd hakkındaki haberleri verdiğinde Pattinson bunun bir rol teklifi olduğunu zannetmiş. "'Hayır, hayır,' dedi," diyor Pattinson o anda menajerinin sözlediklerini anımsayarak. "'bu sadece bir deneme çekimi,' o anda kutlamaya yapmaya son verdim."

Sonunda aktör Michôd'ın evinde yapılacak olan deneme çekimine gitmeye karar verir fakat hazırlanmadığı bir sahneyi canlandırma korkusuyla neredeyse vazgeçecektir.  "Rob hazırlıksız olduğunu söyledi fakat bence o, sahneyi canlandırmak istemedi," diyor Michôd. "Önceki deneme çekiminde canlandırdığı sahne üzerine çalışmaya başladık, nihayetinde çok çabuk ayak uydurdu ve adeta rolüyle bütünleşti."

Pattinson seçmelere katılmış olmasında rağmen The Rover'da rol aldığı için çok minnettar görünüyor. "Sürekli bu tarz rolleri alan oyuncular grubunda değilim, bunun farkındayım," diyor. "Deneyimlerime göre bu tarz karakterler hep zayıp, garip aktörlere uygun görülür."

Ardından ekliyor, "Yani bir tane kendimi tatmin eden bir tane de yapımcıların tatmin olduğu film yapmak gibi bir şey artık söz konusu değil. Büyük bir stüdyo filminden sonra çok hoş, bağımsız bir filmde rol alabilmenin garantisi yok."

Pattinson, kariyerinin son bulacağı yönündeki beklentilerin -bunlara sürekli büyük stüdyolardan teklifler aldığı söylentileri de dahil- yanlış olduğunu söylüyor.  "Asla bir grubun parçası falan da olmadım," diyor. "Belki de yeterince kas yapmadığım içindir," diye ekliyor gergin bir kahkaha atarak.

Pearce, Pattinson'a oyunculuk ya da kariyer konusunda tavsiye vermediğini fakat şöhretinin yönlerini merak ettiğini belirtiyor. "Rob, bütün bu ilgiyle nasıl baş edebiliyor ve nasıl oluyor da işini yapabiliyor diye bir merak oluşuyor ister istemez."

Pattinson'a belirli türdeki filmleri, özellikle de sonradan pişman olacağı büyük yapımları parasına ya da önerilere rağmen göz ardı etmesi gerektiğini söylemiş. Pearce bu tür işleri "aşağılayıcı" olarak isimlendiriyor ve değersiz buluyor, "eğer siz doğru hissetmezseniz seyirci de hissetmez" diyor.

Pattinson'ın utanç duygusuyla bir problemi yok gibi görünüyor.

Ücra yerlerde çekilen The Rover setine paparazziler gelmediği için bir gün set ekibini şaşırtmak istemiş -özel Pattinson durumları- ve kamera açısının dışında bir yerde çişini yapmış.

Yönetmen asistanının sesini taklit ederek "Rob, hazırız," diyor ve o günü anımsıyor. "Sonra dönüp sete gittim ve "Çok garip bir adam," dediklerini neredyese kulaklarımla duydum."

Pattinson, The Rover gibi bağımsız filmler yapmanın en değerli yanının tanıtım aşaması olduğunu söylüyor çünkü böylece film yeni seyicilere de sunulmuş oluyor.

Genç hayran grubunun belki de asla izlemeycekleri şiddet içerikli bu Western filmine ilgi duyma ihtimalinden söz ettiğimde "Harika olurdu," diyor. Ardından gergin bir şekilde gülüyor. "Ama bilmiyorum. Belki de işin sonunda bir grup hayranımı kaybetmiş olurum."

Blogumuz adına çeviriyi yapan: elwiens
Kaynak linki belirtilmediği sürece blogumuzdan çeviri alınması kesinlikle yasaktır.
Kaynak | RPLife

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder