David, üç saatlik deneme çekimin boyunca senin suyunu çıkardığını söyledi. Neler yaptırdı?
Birincisi [deneme çekimini] Los Angeles'taki evinde yaptı. Bilmiyorum ama sanki biraz sinirlerimi yıprattı. Zaten ne zaman deneme çekimine gidecek olsam sinir krizleri geçiriyorum. Ne olursa olsun deneme çekimlerinden uzak duruyorum. Ama bu defa senaryou çok çok sevdim. Okuduğum an karakteri nasıl canlandırmam gerektiği hakkında bir fikir oluştu.
[Deneme çekimi] çok uzundu. Normalde bu tarz çekimlerde iki sahne canlandırırsın ve çekim biter. Sanırım yıllardır deneme çekimlerinde berbat olmamın nedeni de buydu... Ayrıca bu defa bana eşlik edip replikleri okuyan çok iyi aktörler vardı, yardımı çok dokundu. Fakat öyle çok zahmetli falan değildi. Oldukça eğlenceliydi. David'in deneme çekiminde bile ne kadar harika olduğunu görebiliyordunuz. Neredeyse rolü almasam bile mutlu olabilirdim. Deneme çekimine katılmak çok müthiş bir deneyimdi.
Öyle görünüyor ki onu performansınla tavlamışsın. Rey'de ilgini çeken o özel şey neydi?
Karakter yapısını çok sevdim. Zorlama altında olmadığı anlarda kendisi hakkında ipuçları veren neredeyse sadece iki uzun diyalogu var. Ama o inanılmaz yoğun diyalogları canlandırmaktan büyük keyif aldım çünkü senaryonun özünü oluşturuyorlardı. Konuşmasının ritmi ve ahengi bile çok fazla şey ifade ediyor. Kimsenin konuşmadığı sahnelerde sert hikayeye farklılık katıyor. Bu durum sizi karaktere her türlü şey ekleme şansı veriyor. Oldukça salaş ve beni çeken şey de bu oldu sanırım.
Rey konuşurken ilginç jestler kullanıyor. Bütün bunlar senaryoda yazılı olan özellikler miydi yoksa sen mi karakterine ekledin?
Bir nevi ben ekledim (gülüyor). Senaryoyu ilk okuduğum zamanı hatırlıyorum da... Karakterin hangi eyaletten olduğunu bile çözememiştim. Belirtilen tek şey Amerika'nın güneyinden olduğuydu. David'e, sürekli "Güneyliler'in aksanında bence Avustralya esintileri var," diyordum. Avustralyalılar kelimleri kısa, baskın ve kırparak konuşuyorlar. Güneyliler ise jest kullanarak, geleneksel bir şekilde hararetli konuşuyorlar. Sanırım o kekeleme olayına sebep olan şey de bu oldu. Ama bu şekilde okumam, telaffuz etmem gerekiyordu. Senaryoda çok fazla ikileme vardı ve bunları kendi kendimi tekrar etmeden ilginç kılmak için garip bir şeyler denemem gerekiyordu.
Filmde en sevdiğim sahne aynı zamanda en beklenmedik anda gelen ve senin Keri Hilson'ın Pretty Girl Rock şarkısını söylemeye başladığın sahne. Şarkı seçiminde söz hakkın oldu mu?
Sanırım ilk başta kullanılacak şarkı Pussycat Dolls - 'Don't You Wish Your Girlfriend Was Hot Like Me?'ydi. Senaryoyu okuduğumu ve "Bu inanılmaz," dediğimi hatırlıyorum. Ama sonra Keri Hilson şarkısını buldular ve bence o sahne için mükemmel bir seçim oldu. Neredeyse şarkının tamamını söylüyorum. Zekice yazılmış bir sahne olduğunu düşünüyorum.
Şarkıyı o kadar inandırıcı bir şekilde söylüyorsun ki garip bir şekilde dokunaklı geliyor.
Çocuğun, hayatının en büyük kararını vermeden önceki o hali çok hoşuma gitti, tıpkı normal bir film sahnesi gibiydi. Çok derin bir konsantrayon içerisinde fakat ortada bir faaliyet yok. Gözümde şöyle bir şey canlanıyor; hani Simpsonlar'da Homer'ın zihnine bakış atıyoruz ya onun gibi (gülüyor). O sahnenin de böyle bir şey olduğunu düşünüyorum.
Film çok kasvetli ve acımasız. Çekmekte çok zorlanmışsınız gibi görünüyor. Peki öyle miydi?
Ah, hayır! Şimdiye kadar bulunduğum en eğlenceli setlerden biriydi. Sanırım depresif şeyler çektiğinizde hep bu tarz şeyler hissedersiniz. Aynı zamanda şimdiye kadar canlandırmaktan en keyif aldığım karakterlerden biri de Rey'di. Her şeyi yapabilme özgürlüğünüzün olduğu bir karakter, öyle ki sete gittiğinizde nereden başlayacağınızı bilemiyorsunuz. Çok heyecan vericiydi. Bir de şimdiye kadar bütün teknik ekibin sette olduğu ilk filmimdi. Bu şekilde çalıştığınızda sonuçlar çok daha farklı oluyor. Kamp havası vardı. Çok eğlenceli olduğunu düşünüyorum.
Şimdiye kadar David Cronenberg'le iki kez çalıştın, Werner Herzog ve Olivier Assayas'ın yeni projelerinde yer alıyorsun. Canlandıracağın karakterden çok yönetmenlere mi öncelik veriyorsun?
İkisinden de biraz. Bu biraz da rolün boyutuna bağlı. Son dönemlerde yer aldığım filmlerdeki rollerim, yardımcı oyuncu kategorisine giriyor. Herzog'un filminde sette on gün falan çalıştım. Eğer başrolde yer alıyorsanız rolü canlandırıp canlandırmayacağınızı ya da karaktere bir şeyler eklemeyip ekleyemeyeceğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Ama sanırım Cronenberg'le çalıştıktan sonra tutkuyla çalışan ve özgüvenli yönetmenleri gözüme kestirdim. Hatta böyle bir yönetmen listem var, onların filmlerinde her türlü işi yapabilirim. Yani zorlama bir film olmadığı sürece her türlü filme açığım. Bu konuda biraz düşüneyim en iyisi (gülüyor).
Blogumuz adına çeviriyi yapan: elwiens
Kaynak linki belirtilmediği sürece blogumuzdan çeviri alınması kesinlikle yasaktır.
Kaynak | RPLife
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder