Robert Pattinson ve Kristen Stewart
Vahşi Aşk
Genç oyuncular, Twilight filmiyle beraber kendilerini spot ışıklarının altında buluverdiler. New Moon adlı devam filminde karakterleri ayrılmış olsa da, onlar gerçek hayatta çok ama çok yakınlar. - Laura Brown
Robert Pattinson ve Kristen Stewart, Twilight serisinin üçüncü filmi olan Eclipse'i çektikleri Vancouver'da (Kristen'ın deyimiyle Couve'da), Sharon Oteli'nin otuzlu katlarından birinde yan yana iki odada kalıyorlar. İkili, gökyüzündeki odalarında -kapalı kapılan ardında baş başa eğlenen iki çocuk gibi- birlikte vakit geçirmekten çok hoşlanıyorlar, çünkü bu aralar dışarı çıkmak hiç içlerinden gelmiyor. Kristen, binada kendisinin ve Twilight ekibindeki diğer oyuncuların paparazzilerden kaçmak için sürekli kullandığı 15 tane çıkış kapısı olduğundan bahsediyor. "Rob paparazzilerden daha çok rahatsız oluyor, ama o henüz 23 yaşında, bense 19. Onun kendi ayakları üzerinde duran bir yetişkin olması için birkaç yıl daha geçmesi gerekiyor; ben ise tek başıma dışarı çıkmaya henüz yeni başlayacağım bir yaşa ulaştım..."
"Dışarı oturmamızın sakıncası var mı?" diye soruyor Rob, otel odasındaki pencereden dışarıyı seyrederek. "Biraz havaya ihtiyacım var." Hava çok soğuk ve kapalı, ama o yine de dışarıda oturma konusunda kararlı. (Centilmenlik ölmemiş kızlar! Genç bir adam hala size ceketini teklif edebiliyor. Belki de İngiliz olması yüzündendir.) Rob sadece paparazzilerle uğraşmak zorunda kalmıyor; çığlık çığlığa bağırıp tırmıklar atan genç kızlarla da baş etmeye çalışıyor. New Yorklular onun geçen yaz Remember Me filminin setindeki kadınların ilgisinden kaçarken bir taksi tarafından neredeyse ezildiğine şahit olmuşlardı. "Bu başıma gelen garip ama farklı ve yeni bir tecrübeydi," diyor. "Eğer kızlar sadece bağırıp çağırıyor olsalardı -ki biliyorum, kulağa çok gülünç geliyor ama- bu hiç sorun olmazdı. Ama bazen, kelimenin tam anlamıyla bir kaos yaşandığında, ortalık savaş alanına dönüyor ve bu da aslında heyecan verici bir durum. Peşinizden gelen insanların arkasından koşmaya çalışıyorsunuz ve kimse o anda ne yaptığının pek bilincinde olmuyor." Rob son birkaç gün dışarı çıkmayınca, Hollywood starları hakkında dedikodular yazan Perez Hilton bile (Rob'un 15.200.00 Google maddesinin kaynağı olan) sitesinde "R-Patz nerelerde acaba?" başlıklı bir yazı yazmak zorunda hissetmiş. "Eğer dışarıda bana rastlayamazlarsa hemen eroinden overdose olduğumu falan yazmaya başlıyorlar," diye anlatmaya başlıyor. Şu sıralar herkes bu ikilinin, yani Twilight filmiyle hepimizi romantik vampir fetişistlerine dönüştüren Bella ve Edward karekterlerinin, gerçek hayatta sevgili olup olmadığını merak ediyor. Eğer doğrusunu söylemek gerekirse, Rob ve Kristen aslında çok ama çok yakınlar. Peki, hangisi daha romantik? Kristen, "Bende palavraya karşı çalışan bir detektör var," diyor, "bu yüzden sanırım Rob benden daha romantik. Bence romantik olmak demek, dürüst olmak demek. İki tarafın birbirine karşı dürüst olması çok yakınlaştırıcı bir şey." Aynı soruyu Rob'a sorunca, "Hım, bilemiyorum. Kristen ne dedi?" diye soruyor. "Sizin daha romantik olduğunuzu söyledi," deyince, "Hayır değilim, ama muhtemelen ben daha iyi numara yapıyorum," diyor ve arkasından kahkaha atıyor.
"O çok özel, BENZERSİZ BİR İNSAN," diyor, "İnsan Kristen gibi biriyle çok sık karşılaşmıyor." - Rob
İkili, 2007 yılında Twilight filminin deneme çekimlerinde tanışmışlar; ikisi de kült olacak bir vampir filminde oynayacaklarını umuyor; ama dünya çapında 380 milyon dolar gişe hasılatı yapacaklarını ve kendi Barbie bebeklerine kadar tam anlamıyla bir fenomenin parçası haline geleceklerini akıllarına bile getirmiyorlarmış. Deneme çekimlerinde beraber yatağa girecekleri bir sahne çekmek zorunda kalmışlar. Kristen, "Tam olarak sevişmek zorunda olduğumuz bir sahne değildi," diyor. "ama çok garip tepki verdik. Aramızda neredeyse elle tutulacak kadar bariz bir gerilim vardı." Söylentiye göre Robert bu sahneyi çekmeden önce sakinleşmek için bir tane Valium almış. "O ana kadar çok sakin ve iyiydim, ama bu sahneyi çekmeye başlayınca çok heyecanlandım. Son benzer bir deneme çekiminde de denedim ve tamamen başarısız oldum," diyor ve ekliyor: "Kristen benim kafamdaki Bella karekterlerinden tamamen çok farklı bir kadındı. Bu yüzden biraz gözüm korktu."
Kristen rahat bir şehir olan Los Angeles'ta doğup büyümüş olsa da aslında ciddi bir hali ve tavrı var. İnsanı ilk bakışta şoke eden asi siyah saçları bile (şu sıralar çektiği The Runaways adlı filmde canlandırdığı Joan Jett rolü için boyatmış) bu izlenimi bozamıyor. Twilight hayranlarından bazıları sevgili Bella'larının siyah saçlı bir serseriye dönüşmesine çok bozulmuşlar, ama diğerleri Kristen'ın Eclipse filminin çekimlerinde peruk takacağından emin. "Geleneksel güzellik anlayışlarına uymak için belli bir şekilde görünmek zorunda olmak bence çok komik bir durum," diyor ve gülüyor, "Saçlarım uzadı ve bu yüzden dağınık duruyorlar, bunu kabul ediyorum." Kristen tıpkı bir denizci gibi ağzına gelen küfürü etmekten çekinmiyor ve sezgileri de çok kuvvetli. Rob onun için "O çok özel, benzersiz bir insan," diyor, "İnsan, Kristen gibi biriyle çok sık karşılaşmıyor."
Otelin Constellation adlı süitindeyiz. Kristen otelin beton terasında oturuyor. Üzerinde bir jean, beyaz bir atlet ve kapüşonlu bir sweatshirt'ten oluşan üniforması var. "Ben neon renkli askısız bir bluz ya da pembe bir şeyler giyme meraklısı değilim," diyor. Onun bu tavrı onu kırmızı halılar üzerinde boy göstermeye bayılan Hollywood'lu akranlarından ayırıyor. Üzerindeki atletin nereden alındığını sorunca hiçbir fikri olmadığını söylüyor. Etiketine bakınca Born Famous Couture yazdığını görüyoruz. Bunun üzerine, "Yemin ederim bunu ben satın almadım," diyor gülmekten katılarak.
Kristen'ın Rob'dan çok daha erkeksi olduğunu söylemek mümkün aslında. (Kadınsı yanlarından birinin Chanel sevmesi olduğunu söylüyor, ama hayalindeki kostümün dünyaca ünlü Brook Brothers'dan bir takım olduğunu itiraf ediyor) Özel geceler için bir elbise seçmek zorunda kaldığında tercihini, tıpkı bu sene Teen Choice Awards ödül törenine giydiği Rock&Republic mini elbise gibi, tamamen metal bir kıyafetten yana da kullanabilir. "Herkes 'Şu çivili eteğe bak!' gibilerinden yorumlar yaptı," diye anlatıyor gülümseyerek. "Ve ben içimden, 'çivili etek mi, bunlar kurşun, salaklar!" dedim. Kristen basında sık sık ağzının bozuk olması sebebiyle eleştiriliyor. "İnsanlar asi olmaya falan çalıştığımı zannediyorlar, ama hiç öyle bir niyetim yok benim" diyor, "İnsanların beklentilerini karşılamak adına kendimi farklı bir şekilde gösterseydim kendimden nefret ederdim; bu yüzden isteyen beni istediği kadar eleştirebilir."
"Kristen kesinlikle saçmalamaz," diyor Rob, "O kendi inandıklarını sonuna kadar savunur ve bunu başarmak aslında çok güç bir iş." Rob ayrıca onun kendinden çok daha iyi bir oyuncu olduğunu da düşünüyor: "Ben nasıl rol yapacağımı bilmiyorum. Sanki el yordamıyla oyunculuk yapıyormuşum gibi geliyor bana... Belki ben her şeyi kafamda kavra olarak oturtmayı becerebiliyorum, ama Kristen bunu pratiğe dökmeyi başarıyor. Bazen bir şeyi o kadar gözümde büyütüyorum ve işleri o kadar zorlaştırıp karışık bir hale getiriyorum ki, bir sahneyi defalarca tekrarladığımız oluyor."
Rob, Kristen'ın insanları çözme yeteneğinin ondan çok daha iyi olduğunu da söylüyor. "Biri hakkında benden çok daha çabuk bir kanıya varabiliyor. Kendine benden çok daha fazla güveniyor ve bazen pat diye, 'Sen aptalın tekisin seninle konuşmak istemiyorum,' diyebiliyor. Oysa ben 'Ben de bir salağım' oluyorum ve herhangi bir kanıya varmadan önce bir salakla üç gün geçirmem gerekebiliyor."
Bu dezavantajı bir yana, Rob gerçekten çok yakışıklı. Yüzü her açıdan çok güzel görünüyor. Ama onu tanıdığınız zaman kendi fiziksel üstünlüğüne paye vermediğini, hatta kendini sürekli yerin dibine batırdığını anlıyorsunuz. (Röportaj sırasında kendisine defalarca salak dedi.) Ayrıca büyün ciddiyetiyle hayatında her zaman kız arkadaşlarının onu bırakıp gittiğini, kendisinin kimseyi terk etmediğini anlatıyor. "Eninde sonunda birlikte olduğum kız gelin bana, 'Sorun bende değil. Sen salağın tekisin' diyor."
Rob'un otel odasının bir köşesinde üst üste konulmuş kutulardan oluşan bir yığın var. Biraz utangaç ve mahcup bir tavırla "New York'tan getirdiğim kirli çamaşırlarım," diyor. "Orada kıyafetlerimi hiç yıkayamadım. Sadece kirlilerimi kutulara koyup buraya yolladım." Temiz kıyafetleri kirlenince film setlerinden çoraplar ve iç çamaşırları çaldığını anlatıyor. Ceketinin cebinde bir kabarıklık görünce şüpheleniyorum ve gerçekten de cebinden bir çift siyah çorap çıkıyor. "Aman tanrım!" diye bir kahkaha patlatıyor. "Gördünüz mü? Ben bir kleptomanım."
Anlaşılan o ki, şöhret Rob'u, temellerini henüz tam olarak sağlama almadan yakalamış. Odasında bulunan en işlevsel eşyalar birkaç gitar ve bir kaç Ray Ban gözlük. "Bir tane ister misiniz?" diyor elime bir çift gözlük tutuşturarak. "Bende tam 16 tane var." Ama en azından spot ışıklarının parıltısına hazırlıklı görünüyor: "Babam benim gölgemden yürümekten hoşlandığını söylüyor," diye gülüyor.
Rob o güneş gözlüklerinden bazılarını gelecek yaz, Bella ve Edward'ın nişanlandığı Eclipse adlı film vizyona girdikten sonra karşılaşacağı ilgi için saklamak isteyebilir, çünkü görünen o ki, bu film New Moon'un etkisini bile geride bırakacak. Film setinde birbirlerini "Karım" ve "Kocam" olarak çağırdıkları için, tabloidler devamlı olarak Rob ve Kristen'ın nişanlandıklarını yazıp duruyor. Bizde onlara aşağıda evli çiftlere sorulan anket sorularına benzer sorular soruyoruz.
"Kim mi daha çok arkadaş canlısı? Kesinlikle ben. ROB ÇOK HASSAS ve çok kırılgan." -Kristen
Kim saçlarına daha çok vakit ayırıyor?
Kristen: Rob.
Robert: İnsanların kişisel alanıma çok fazla girmelerinden hoşlanmamak gibi bir huyum var; bu yüzden ne saçıma ne de bana pek dokunmasınlar.
Kim daha rekabetçi?
Kristen: Rob. Çok çocukça bir şekilde ve hayatının her alanında... İstediği bir şeyi elde ettiği zaman ses tonu bile değişiyor. Sanki beş yaşında bir çocukmuş gibi konuşuyor.
Robert: Bence ikimizde eşit derecede hırslıyız. O benim mi daha hırslı olduğumu söyledi? Gerçekten mi? Ben istediğim bir şeyi elde ettiğim zaman, şöyle olur... (Kristen haklı; tıpkı beş yaşında bir çocukmuş gibi sesler çıkarmaya başlıyor.)
Kim daha atletik?
Kristen: Bu konuda ben ondan daha iyi olduğumu iddia edebilirim. Rob ip atlamayı bile beceremez. Ben ona Fırfır adını taktım, çünkü özellikle aksiyon provaları sırasında ortalıkta dönüp duruyor...
Robert: Kristen. Zaten filmde benden çok daha atletik olduğu belli oluyor. Ve güya filmin süper kahramanı benim.
Kim daha egoist?
Kristen: Bence o. Umarım o da bu soruya kendi adını verir. Her aynaya bakıp saçını düzelttiğinde aynı şeyi düşünüyorum. Saçları onun için çok önemli. Umarım bu söylediklerim hedefini bulur.
Robert: İkimiz eşit derecede bence. İkimizde kendimizle gurur duyan insanlarız. Onun egosu benimkinden çok daha güçlü ama benimki bu aralar gülünç denebilecek şekilde zirveye ulaştı sanırım. Benim değişken bir egom var, ama bazen kendimi tanrı falan zannedecek kadar güçlenebiliyor. Bazen hoş bir şekilde birini selamladığımda bile kendi kendime, "Ne kadar havalıyım ya!" diyebiliyorum.
Kim kendini daha çok Google'lıyor?
Kristen: Rob.
Robert: Kristen eminim benim adımı vermiştir ama bence o... Eğer birimizden diğerini kendi ismini Google'da ararken yakalarsa, "Tanrım, yine mi kendine bakıyorsun?" diyor ve diğeri de sanki hiç takmıyormuş, SMS yazıyormuş gibi yapıyor. Twitter'da ikimizi yarıştıran bir bölüm var; ben oraya ondan daha sık bakıyorum çünkü daha sığ bir tipim. O sadece ismini Google'lıyor.
Kim daha iyi bir müzisyen?
Kristen: Rob. Çok iyi bir şarkıcı. İnsanın kalbini kıracak kadar iyi şarkı söylüyor.
Kim daha dışa dönük?
Robert: Kristen benden çok daha dışa dönük ve açık.
Kim daha arkadaş canlısı?
Kristen: Kim mi? Kesinlikle ben. Rob çok hassas ve kırılgan.
Kimin batıl inançları kuvvetli?
Kristen: Rob'un! O benden daha paranoyak, bu yüzden batıl inançları daha kuvvetli.
Robert: Ben. Karmaya ve benzeri şeylere çok inanıyorum. Yani o kadar ki, kafama yumurta atsalar, "Kader böyleymiş! Ben doğuştan lanetliyim," diyeceğim... Daha doğrusu, batıl inançlı değil de salağım diyelim...
Ama belki de biraz paranoyak olmak da fayda var. En azından üçüncü filmleri Eclipse'in vizyona çıkacağı tarihe kadar, bir camekan içindeki hayatlarını mümkün olduğunca normal yaşabilmeleri için ne gerekiyorsa... Bu arada CNN, Rob'un saçlarını kestirdiği haberini yapacak (ki yaptı) ve genç kızlar Kristen'ı, pembe askısız bluzlar giymediği ve hayallerindeki adamı çaldığı için eleştirip duracaklar.
İkisi de bir günlüğüne görünmez olsalar neler yapabilecekleri konusunda hayal kuruyorlar. Rob, "Ben bu soruya güzel ve asil bir cevap vermek isterdim," diyor saçıyla oynayarak, "ama işin doğrusu, eğer görünmez olsaydım insanların hakkımda ne konuştuklarını dinlemek için casusluk yapar ve daha sonra ve daha sonra muhtemelen onlardan nefret ederdim" diyor. Kristen çok daha açık sözlü bir cevap veriyor: "Yürüyüşe çıkardım," diyor.
Dergi Taramaları
Taramalar için RobPattzKriStew'e çok teşekkürler.
Röportajın yazıya aktarımı bize aittir.
KStewartTR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder