David Cronenberg:
Beklediğimden çok daha olağanüstü bir deneyimdi. "Evet, olay yerini
ziyarete gidiyoruz, ve bu çanı çalmak biraz rahatlatıcı bir durum olacak"
diye düşündüm.
Robert Pattinson: Oradaki insanların bu filmi izlediler mi ya da ne hakkında oldugunu dair
bir fikri var mı çok merak ediyorum.
DC:
Evet!
Oradaki insanlar film ve bizim için çok heyecanlılardı ve bize arkadaşça
davrandılar. Ama yine de orası tamamen
farklı bir dünya. Film onlara çok tanıdık. Sanırım herkesin ne
yaptıklarını bildiğini zannediyorlar. Ve bence borsacıların ünü ve rezilliği
ve herkesin her şeyin farkında oluşu fikri onları daha da heveslendiriyor.
Ama oradayken bir şeyi fark ediyorsunuz ve şöyle diyorsunuz ; "Aman Tanrım! Hiçbir şey
bildiğim yok benim". Yine de bu çok ilginç ve ironik bir fırsattı
diyebilirim. Bu anı "Cosmopolis" için kullanmak, çanı çalarak Menkul
Kıymetlet Borsasını açmak, çok tuhaftı. Hisse satıyor muyduk? Bilemiyorum...
(gülüyor) Bize küçük madalyalar verdiler!
Rob,
"The Daily Show" da Cosmopolis'i fiziksel olarak insanlara
anlatamanın neredeyse imkansız oldugundan bahsettin. Peki sen filmi kendine
nasıl açıklıyorsun? Ya da açıklayabiliyor musun?
RP: Son
ropörtajımda herşeyi projelendirmeye başladım. Bunu kelimenin tam anlamıyla
terapi seansı olarak kullandım (gülüyor). Aslında ne dediğimi bilmiyordum.
DC: Resmen
şoktaydım. Daha önce onun bunları söylediğini hiç duymamıştım.
RP: (gülüyor) O
an fark etmiştim ki film aslında hakkında olmadığını söylediğim şeyler
hakkındaydı. Yani neyden bahsettiğim konusunda hiç bir fikrim yoktu. Film
hakkındaki ilk düşüncemin 'komik bir senaryo' olması tam bir komediydi! Üzücü bir
komedi. Filmi ilk kez izleyip de ne kadar dramatik olduğunu gördüğümde
şoktaydım. Ve filmi tanıtmaya başladığımda herkesin 'capitalizm ve daha
derin konular hakkında' yorumu beni de onların yolundan
gitmeye teşvik etti. Sonra kendi kendime "İlginç, bu oldukça ilginç. O zaman ben de bu filmden ilginç
bir şekilde bahsetmeliyim" dedim. Filmin ilginç olduğunu zaten hep biliyordum
ama bu sanki biraz da bir kayaya bakmak gibi... Her şekle sokabilirsiniz.
Film dramatik bir komedi. Çok fazla kara mizah içeriyor. Mesela, şu
prostat muayenesi sahnesinden bahsedelim. Belli ki gerçekten yaptırmadın, ama...
RP: Üç parmak
kullandılar!
DC: (gülüyor)
Oyunculuk methoduna yaklaşımına saygı duyuyorum.
RP: Yani, ben
bu film için borsacılar hakkında hiç birşey araştırmadım. Tüm film boyunca
bunun hakkında tek bir düşüncem olmadı. Hatta Wall Street işgali hakkında bile hiç bir
fikrim yoktu. İsyancılarla ilgili olan kısmı çekerken (göstericiler arabanın
etrafını sarıp onu sallıyordu) bunun kapitalizmle ilgili olup olmadığını
düşünmüyordum bile.
DC: Aslında
Rob, karakterine, karakterin kendini düşündüğü şekilde yaklaşıyordu. Aktörden
ziyade daha çok karakter düşünüyordu. O sadece hayatını yaşıyor, yapması gerekeni
yapıyor. Çoğu insanın yaşadığı şekilde yaşıyor; kendini hikayedeki bir karakter sanmıyor...
Yani
Eric dışarıda gerçekleşen işgal hareketine karşı tamamen kayıtsız.
DC: Evet, öyle.
Diyor ki; "İki saat önce uluslararası bir hareketti. Peki ya şimdi? Çoktan
unutulmuş"
RP:
Bu sahneyi
çekmek en korkutucu şeylerden biriydi. Neredeyse iki yüz oyuncu vardı
arabayı
sallayan. Ama arabanın içinde Eric için bunu görmezden gelmenin ne kadar
basit
olduğunu fark ediyorsunuz. İçeride kelimenin tam anlamıyla sahneyi
yaşıyorduk (isyan sırasında). Eğer zırhlı bir arabanın içindeyseniz,
dışarıdaki
kargaşa ve çılgınlığı tamamen görmezden gelebilirsiniz. Sizin için bir
farklılık
yaratmaz. Bunun sonrası hakkında düşünmek bir şekilde ürkütücü
aslında... İsyancıların nasıl güçlü ve önemli bir şey yaptıklarını
düşünmesi fakat öyle
olmaması...
Anti-kapitalist
yaklaşımın dışında, bu filmden çıkardığım diğer şey Paul Giamatti'nin hala
inanılmaz yetenekli olduğu.
RP: Neredeyse
her sahnede dehşete düşmüştüm çünkü herkesle üç gün kadar çekim
yapacaktım ve Paul'le olan sahnem sonucusuydu. Fakat bu gerginlik büyüdükçe büyüdü ta ki onunla çekeceğim o dev
sahneye kadar. Paul de neyseki benim kadar dehşet içindeydi. Esasen ne olacağı
hakkında hiç bir fikrim yoktu. Ama o sahne gerçekten komikti, gülmek için
oynuyorduk. Tuhaftı. Paul'ün kadınların ayakkabısı ve diğer şeyler yaptığı
sahnede daha önce hiç yapmadığım bir şey yapıyordum; sahneyi film izlermiş gibi
izliyordum. Mükemmel ötesiydi. Kamerayı görmedim bile. Tamamen sahne dışındaydım ve sadece onu izliyordum. Sürekli repliğimi söylemeyi unutuyordum. Sanırım
bu yaptığım en iyi şeylerden biriydi. Sahneyi çekerken onunla konuşamadım bile,
çünkü eğer ona yalakalık yapsaydım ertesi gün işe gelemeyeceğimi biliyordum.
Onun muhteşem olduğunu düşünmüştüm.
Hadi
şu saçını kestirmeye başladığın ve yarıda bıraktığın sahneden konuşalım. Filmin
geri kalanında yarısı kısacık kesilmiş saçlarla görünüyorsun. Bu
görüntüyü filmin dışında ne kadar süre kullandın?
RP: Epeyce uzun
kullandım! Beğenmiştim. Korkunç olan şey filmde olayı iyi yansıtmak için kafa
derisi göstermemiz gerekiyordu, bu yüzden çok kısa kesilmişti.
DC:
Ve
saçı kesen bi aktördü, berber değildi.
Rob,
artık bir Crononberg filminde olduğuna göre O'nun filmlerini daha iyi
anlayabiliyor musun? Yani şimdi bana "Videodrome"un ne hakkında
olduğunu tamamen açıklayabilir misin?
RP:
"Videodrome" demen komik. Çünkü "Cosmopolis"
eleştirilerinin çoğunu okudum ve onlar "eXistenZ" formuna bir dönüş
olduğundan bahsediyordu. Ama ben 'hayır değil' diye düşündüm.
Kesinlikle "Videodrome"a çok daha yakındı. Kulağa saçma gelecek ama
ben "Videodrome"u daha çok mistik anlayış tarzında buluyorum.
"eXistenZ"in gerçeklikte çok daha fazla temeli varken
"Videodrome" daha çok bir hayali tanımlamak gibi. Çoğu insan diğer
insanların hayallerini ilginç bulmaz. Ama bazen, eğer kişiyi tanıyorsan, ilginç
gelebilir. Ben insanların hayallerini dinlemeyi, o insanları tanımasam da ilginç
buluyorum. Ayrıca günlüklerini okumak da hoşuma gidiyor (gülüyor).
Ama
evet. Onu anlamak açısından, bilemiyorum. Yani, tuhaf şeyler çıkarıyorum. Bazı
şeyleri yanlış anlama konusunda üzerime yok. Özellikle de senaryolarda, anlamı
çok açık olsada ben tam tersi bir anlam çıkarıyorum. Bazen seçmelere gittiğinde
ben 'Bu adam, kötü adam değil mi?' diyorum, onlar ise 'Hayır, bu The Notebook' diyorlar (gülüyor).
Rob
"Videodrome" hakkında hatalı mıydı yoksa doğru mu anlamış?
DC: Ne anlattığı
hakkında hiç bir fikrim yok (gülüyor).
RP: (gülüyor)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder