Robert Pattinson'ı filme dahil ederek onun hayran kitlesi -ergen kızlar- ve anlamakta zorlanacakları film arasında ilginç bir baskı yarattın. Seni cezbeden şey de bu uyumsuzluk muydu?
David Cronenberg: Oyuncu seçiminde hayran faktörü öyle tahmin ettiğiniz gibi büyük bir konu değil. Ama ne ilginçtir ki film çekimleri sırasında birden ortaya "Cosmopolis" fan siteleri çıkmaya başladı. Hepsi de Alacakaranlık ve Rob hayranları tarafından açılmıştı, kitapları okuyup, sitelerinde notlar paylaşıyor ve filmin nasıl olması gerektiğini tartışıyorlardı. Cosmopolis için bir seyirci kitlesinin olup olmaması benim için çok önemli değildi fakat sonradan "En azından bunlardan bazıları seyirci olacak," diye düşünmeye başladım. Ve bu aynı zamanda çokta heyecan vermeye başlamıştı çünkü o genç kızlar belki Alacakaranlık ve Harry Potter okuru olan kişiler ama öyle görünüyordu ki Don DeLillo'da okuyorlar. Bu oldukça iyi bir şey.
Aslında film yaptığım zaman aklımda bir seyirci oluşturmam... Kendim ve senaryo konusunda heyecanlı olanlar için film yaparım. Tabii ki bir seyirciye yapıyorum filmlerimi ama o kitle bilinmeyen, belirli bir özelliği olmayan insanlar. Yani seyirci kim olursa olsun bizim için önemli değil diyebiliriz.
Hayranlarının sırf içinde sen varsın diye farklı film türleri izleyecek olması rolleri seçerken dikkatli davranmanı gerektiriyor mu? Ya da bu ön planda tuttuğun bir şey mi?
Robert Pattinson: Durumu daha çok kendime karşı bir sorumluluk olarak görüyorum. Eğer bir filmi sadece para için yapıyorsanız seyirci kitlenize de saygısızlık yapmış oluyorsunuz. Bu sizin için doğru bir şey değil. Bildiğim tek şey var ki o da izlemek için ilgimi çekecek filmler yapmak istediğim ve eğer bunu denemeye kalkışırsam sanki onları yaparken de izlerken de çok şey öğrenecekmişim gibi geliyor. Ve böylece bilmiyorum... sanki sorumluluğumu da yerine getirmişim gibi hissedeceğim.
Sadece belirli bir konuda değil pek çok konuda sorumluluk sahibi olmalıyız diye düşünüyorum. Ama tahmin edersiniz ki bu sorumluluklar başarısızlıkları da barındırır. Yani demek istediğim berbat filmler yaparak da bir şeyler öğrenebilirsiniz.
Cosmopolis'i çekmeden önce projede yer almanın filmin seyircisini farklı yönlere çekebileceğini hiç düşündün mü?
RP:
Hayır, o sıralar filmde kötü olacağımı düşünmenin dehşetiyle boğuşuyordum. Yani en azından Cannes'a kadar hep böyle düşündüm. Filmin Cannes'da yapılacak prömiyerinden bir gece önce David aynen şöyleydi; "Evet, seyircinin filmin yarısında çıkıp gitmesini bekliyorum."
Filmi sevdiğimi biliyorum ama yine de eğer yuhalamaya kalkışırlarsa üç bin insanla nasıl baş edeceğimin düşüncesiyle korkuya kapılmıştım (gülüyor).
İnsanların filmin yarısında çıkıp gitmesini mi bekliyordun? Sırf karakterin huzursuz edici olduğu için? O zaten tartışmasız bir sosyopat.
RP: Filmin ortasında çıkıp gitme olayı sinema kültürünün bir parçası diye düşünüyorum ve bu son zamanlarda moda olmaya başladı. Seyirci, bu meydan okuyan filmleri aşağılamak zorunda hissediyor. Bu çok garip. İnsanlar berbat bir film olduğunu ve çıkışta arkadaşlarına ne berbat bir film izlediklerini söyleyeceklerini bile bile oturup boktan bir filmi izlemeye devam ediyor (gülüyor). İyi olduğunu ama anlamadıkları bir filmi izleyecekler ve yarısında çıkmak zorunda kalıp kırgın olacaklar. Hayatımda hiç bir filmin yarısında çıkıp gittiğimi hatırlamıyorum. İnsanlar biraz kırılacaklar ve daha fazla dayanamayacaklar.
DC: Bu yarısında çıkıp gitme olaylarını hakkında tek bilgimi bazı Twi-Hard sitelerinden aldım, çünkü kızlar öyle söylüyor. "İnsanların filmin yarısında çıkıp gitmesine çok şaşırdım." İnsanlar çıkıp gittiler çünkü film çok konuşuyor. Ve seyirci bunu özümseyemiyor, filmin onları içine çekmesine izin vermiyorlar ve bunu umursamıyorlarda çünkü ancak böyle başa çıkabiliyorlar. Filmde söylenenler bir şeyler ifade ediyor ve oldukça akıl dolu, tabi ki yazarı Don DeLillo olunca. Fakat yine konuyu tamamen özümsemenizin imkanı yok. Açık açık ve hızlıca hitap ediyor.
RP: İnsanlar panikliyor.
DC: Evet, aslında sizi içine çekmesine izin vermelisiniz, sizi kabul eder ya da etmez. Sadece sizi incitmez. Ama yine de izin vermiyorlar. Bilemiyorum bunun Rob'un karakteriyle bir ilgisi var mı. Hannibal Lecter da çok ürkütücü bir adamdı fakat yine de filmin yarısında kimse çıkıp gitmedi. Ki Rob'un karakteri Eric aslında sevimli biri.
David, hem drama hem de korku filmleri yaptın. Pek çok güçlü yönetmen süper kahraman filmlerini çok güzel bir şekilde ortaya çıkarıyor. Peki sen de böyle bir şey yapmayı düşünür müydün?
DC: O filmleri sanat formunda yaptıklarını sanmıyorum. Ben hala Batman'in o aptal peleriniyle ortalıkta koşuşturduğunu düşünüyorum. Christopher Nolan'ın en iyi filmi bence 'Momento' ve oldukça da ilginç bir filmdir. Batman filmleri her ne kadar ondan 20 milyon kez daha pahalı olsa da yarısı kadar ilgi çekici değil. Yönetmenn Batman filmlerinde yaptığı tek ilginç şey teknik olaylar, yani IMAX ve 3D formatında çekmek gibi. Bu gerçekten aldatıcı ve yapması zor bir iş. Teknik olayları American Cinematography Magazine'de okudum ve hepsi fazlasıyla ilgi çekiciydi. Fakat filmin kendisi bana göre tamamen sıkıcı.
(...)
Tamam süper kahraman filmlerinin sıkıcı olduğuna karar verdik. Peki, Robert sen böyle bir projede yer alır mıydın?
DC: Ben bir aktör olarak Batman'i oynamak isterdim.
RP: Aktörler her zaman bir şeyleri geliştirdiklerini düşünürler. Mesela filmde senaryo ne kadar kötüyse bir oyuncu o kadar iyidir gibi. Yani, bu komik aslında. En kötü senaryolardan birini okursunuz, herkese onu anlatırsınız ve gidip... Ben sürekli menajerlerimle konuşurum, onlara geçen gün gönderdiğim senaryo karşlığında "Aman Tanrım, ne berbat bir şey." tepkisini aldım. Ama aslında senaryo sadece bir karakter üzerine kuruludur ve siz "Bilmiyorum, belki bir şeyler çıkarabilirim," diye düşünürsünüz.
Ama daha önce hiç bir süper kahraman rolü için teklif almadım. Sanırım yeterince kaslı değilim (gülüyor).
DC: Üzülme, Rob. Onlar seni garip bir kıyafetin içine sokuyorlar ve kaslı olmana gerek kalmıyor.
ÇEVİRİ: elwiens
Next Movie
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder