Yıl 2010… Yönetmen Allen Coulter tarafından ustaca işlenen aşk ve dram öyküsü ‘Remember Me’ sinema dünyasında yerini alır. Senaryosu Will Fetters’a ait olan film, kaderin oyunuyla karşılaşan Tyler ve Ally ikilisi arasında gelişen büyük aşkın, hüzünlü bir sonla noktalanışını anlatmaktadır. Robert Pattinson ve Emilie de Rawin ikilisini buluşturan ve ‘Beni Unutma’ adıyla gösterime giren ABD yapımının üstünden bir yıl geçmiştir ki, Türk sinemasında da nur topu gibi bir BENİ UNUTMA doğar.
‘Parmak izlerimiz dokunduğumuz hayatlardan asla kaybolmaz’ diyen Tyler’lı ‘Beni Unutma’ya karşı, Tanrı’nın yaratırken isim vermeyi unuttuğu mavi çiçeğin ‘Beni Unutma’ öyküsü… İnsan ister istemez sorar, ‘Başka isim mi yoktu’ diye ama takdir, senaryo sahibinindir. Böylece sinema yazarı Burak Göral’ın yazdığı, Özer Kızıltan’ın yönettiği film, ismiyle olduğu kadar cismiyle de benzeştiği ABD yapımına rekabetle yerini alır beyazperdede. Her işin müsebbibi ‘kader’, yine devrededir… Müthiş tesadüfler zinciriyle, iki kırgın insan karşılaşır ve daha önce yaşamadıkları mutluluğu bir anda birbirlerinde buluverir. Ama tez bulunan çabuk kaybedileceğinden, uzun sürecek dram devreye girmekte gecikmez. Sonrasında gelsin gözyaşları.
Bizdeki oyuncuların çoğunda görülen ‘klişe ifade’ ne yazık ki Mert Fırat’a da yapışmış. ‘Başka Dilde Aşk’ ile hislere tercüman olmayı başaran ve bunu mimikleriyle yansıtan Fırat’ın neden birdenbire kalıplaştığını anlamak zor. Tiyatro kökenli Fırat’ın, başarıyla beraber kolaycılığı seçip, aynı tarzda canlandırmaya gitmesi başlangıçtaki imajını yok edecek bir tehlike! Bunu önlemenin yolu, her rolün farklı karakteri yansıttığı bilinciyle, o kişiliğe adapte olmak. Tabii burada, oyuncuları kolaycılığa iten ‘senaryo’ ve ‘yönetmen’ olgularının da büyük etken olduğunu belirtelim. Basit ve özgünlükten uzak konular, rol yeteneğine ihtiyaç bırakmıyor. Açelya Devrim Yılhan’a gelince… ‘Yeni yüz’ avantajıyla karşımıza çıkan oyuncu için başarı çizgisi sonraki çalışmalarda kalıcılık sağlayacağından, şimdilik performansının iyi olduğunu söylemekle yetinelim.
(12 Kasım 2011)
Anibal Güleroğlu
SADİBEY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder