“Dostum, o anda duygusal bir şeyler vardı. Beton çok
kumluydu ve hiç bakmadan sadece ellerinizi buldum ve o anda güzel bir şeyler
hissettim,” diyor Stewart. Dostum dedikleri de pek dostça davranıp kahkahayı
basıyorlar. Stewart yalandan bir sinirle onlara kötü bakışlar atıyor: “Ne var
biliyor musunuz? Lanet olsun ikinize de, bana güldüğünüz için.”
25 yaşındaki Pattinson, gülüyor ve Stewart’ın tören boyunca
sergilediği kendine olan güveniyle dalga geçiyor. “Fark ettim ki törenden önce
çok ustaca davranıyordun. Herkes “Kristen Stewart çok garip,” diyordu. Sense
bugünlerde Küçük Bayan Kendinden Emin gibisin.”
Büyüyen sadece Stewart değil. Şafak Vakti Bölüm 1 (18
Kasım’da +13 yaş sınırıyla vizyona giriyor) Stephenie Meyer’in çok satan
serisinden uyarlanan sondan önceki film bazı sarsıcı konularla karşımıza
çıkıyor. (Evet, evet; spoiler uyarısı). Bill Condon’ın (Dream Girls) yönettiği
filmde hayranlar serinin iffetli kahramanları Edward ve Bella’nın
evlendiğini(!), sonunda seviştiklerini (!!) ve bunun sonucunda Bella’nın
hayatını tehlikeye sokan hamileliğini ve yarı vampir fetüsün ancak görünce
inanabileceğiniz ürpertici doğumunu görecekler. Her iki filmin çekimleri de
sona erdi (Bölüm 2 Kasım 2012’de vizyona girecek) ve filmin oyuncuları resmi
olarak Alacakaranlık sonrası kariyerlerine odaklandılar. 19 yaşındaki Lautner,
geçen bahar Abduction adlı gerilim filminde yer aldı; pattinson yakın bir
zamanda Cosmopolis çekimlerini bitirdi ve Stewart da önümüzdeki yaz vizyona
girecek olan Charlize Theron ve Chris Hemsworth’le birlikte yer aldığı Snow
White and the Huntsman çekimlerine kısa bir ara vermiş durumda. Üçlü kahve ve hamur işi eşliğinde –birbirleriyle
acımasızca dalga geçişleriyle- Entertainment Weekly’e konuştu.
Bill Condon bir yönetmen olarak projeye neler kattı?
Kristen Stewart: Bu işe kalpten bağlı olduğunu hissedebilirsiniz.
Ciddiyim. Toplumun yargılarından kolayca etkilenip duygusal açıdan önemli olan
pek çok şeyi çıkarabilirsiniz. Daha önce replikler kesilmişti –Alacakaranlık
setlerinde bu tarz olaylara şahit oldum ve “Oh, ama bu replik çok güzeldi,”
dedim pek çok kez. Bill bunu yapmadı, senaryodaki bütün replikleri filmde
tuttu. O bu aşk hikayesini gerçekten iyi kavradı. Bu ruhu bir süreliğine
kaybetmiştik diye düşünüyorum ama şimdi o ruh yeniden canlanmış gibi
hissediyoruz.
Filmin bitmiş halini izlemiş durumdasınız. Herhangi bir şeyin
kesilmesi sizi hayal kırıklığına uğrattı mı?
Taylor Lautner: Doğum sahnesi tabii ki.
Robert Pattinson: Evet doğum sahnesi ve de sevişme sahnesi.
KS: Evet ikisi de. Her iki sahneden de daha fazla şey görmek
isterdim.
RP: Ayrıca biz bu sahnelerin çok –
KS: Daha iyi versiyonlarını gördük.
Sanırım sorun filmin 13 yaş üstü olması.
RP: Sadece bazı şeyleri kısıtlıyor, kamera açıları gibi.
Ayrıca doğum sahnesinde Bella’nın acı çektiği bazı bölümler vardı –
KS: Bu beni en çok hayal kırklığına uğratan şey –Bill’le
bununla ilgili konuştuk. Bu sahneyi daha az enerjiyle oynadığımda Bella’nın
halinden daha iyi anladım ya da öyle bir şey ki bu Bill’in hikayeyi anlatımını
kolaylaştırdı. Ama kitapta Bella, “HAYIRRRR” (Stewart ayağa kalkıyor ve nasıl
yaptığını gösteriyor) diye çığlık atıyor. Ben de aynen öyle yaptım - delice,
şeytanvari bir şekilde. Hayal edebileceğiniz en vahşi anne ile kendi hayatı
için savaşan biri arasında gidip geliyordum. Yani, tam bir kaçıktım.
RP: Doğum sahnesini çekmeden önce herkesin ödü kopuyordu
çünkü bu seri için çok önemli bir noktaydı. Ama sanırım biz üçümüz o gün harika
bir günmüş gibi hissettik. Sahne sadece 5-6 dakika sürmesine rağmen her
saniyesini hissediyorsunuz…
TL: Evet, bazı şeylerin olmaması sinir bozucu biliyorum ama yine de doğum sahnesini seviyorum.
KS: Evet, ben de hala seviyorum.
TL: Evet, bazı şeylerin olmaması sinir bozucu biliyorum ama yine de doğum sahnesini seviyorum.
KS: Evet, ben de hala seviyorum.
Sevişme sahnesi
sansürlenmeden önce herhangi bir görüntü izlediniz mi?
RP: Evet, o sahnenin
daha ateşli bir versiyonu vardı.
KS: Kitapta fiilen seks göremiyorsunuz, ama sonrasında bunun hakkında konuşuyorlar ve anlıyorsunuz ki bu çok çok ateşli. Sahneyi çekmek gerçek bir deneyim sayılmazdı çünkü parça parça çekildi. Onun yüzüne, ellerine ve benim yüzüme odaklı küçük bireysel kareler alındı. Sinematik açıdan hepsini birleştirdiğinde şahane bir sahne ortaya çıkıyor. Sahneyi çok sevdim ama aslında öyle bir sahne çekmedik.
KS: Kitapta fiilen seks göremiyorsunuz, ama sonrasında bunun hakkında konuşuyorlar ve anlıyorsunuz ki bu çok çok ateşli. Sahneyi çekmek gerçek bir deneyim sayılmazdı çünkü parça parça çekildi. Onun yüzüne, ellerine ve benim yüzüme odaklı küçük bireysel kareler alındı. Sinematik açıdan hepsini birleştirdiğinde şahane bir sahne ortaya çıkıyor. Sahneyi çok sevdim ama aslında öyle bir sahne çekmedik.
RP: Gerçeketen
çekmeye kalkıştığımızda bize sürekli durun dediler. (gülüyor)
KS: Aynen! Bill sürekli “Hareket etmeyin!” diyordu. (gülüyor) Yani fiilen onunla sette sevişmek istemedim ama…
RP: Neden olmasın? (gülüyor) Popo çatalımı görebilirsiniz –neden popo çatalı göstermek +18 olmasını sağlamıyor? Ve bir de bunu tüm sahne boyunca görüyorsunuz.
KS: Hayır, görmüyorsunuz. O sahne kararttılar ya da öyle bir şey.
TL: Sahneyi kısalttılar ya da popo çatalını sildiler.
KS: Aynen! Bill sürekli “Hareket etmeyin!” diyordu. (gülüyor) Yani fiilen onunla sette sevişmek istemedim ama…
RP: Neden olmasın? (gülüyor) Popo çatalımı görebilirsiniz –neden popo çatalı göstermek +18 olmasını sağlamıyor? Ve bir de bunu tüm sahne boyunca görüyorsunuz.
KS: Hayır, görmüyorsunuz. O sahne kararttılar ya da öyle bir şey.
TL: Sahneyi kısalttılar ya da popo çatalını sildiler.
RP: Sahnenin 18 yaş üstü haline gelmesinin nedeni Kristen.
(Stewart’a dönerek) Senin o abartılı hareketlerin –13 yaş üstü bir filmde kimse
öyle sahneler görmedi! (gülüyor) Yaş sınırını belirleme süreci seslerle
alakalı.
KS: Onu hareketiyle benim çıkardığım seslerin birleşimi gibi
– bu iyi bir şey değil.
RP: Bir sevişme sahnesi 18 yaş üstü ise yapacağınız ilk şey sesleri çıkartıp sahnenin üzerine müzik eklemek olur. Korku sahnesi için de aynı şey geçerli, çığlıkları çıkartırsınız.
RP: Bir sevişme sahnesi 18 yaş üstü ise yapacağınız ilk şey sesleri çıkartıp sahnenin üzerine müzik eklemek olur. Korku sahnesi için de aynı şey geçerli, çığlıkları çıkartırsınız.
TL: Ya da bir aksiyon sahnesinde eğer birini
yumrukluyorsanız yumruğun yüze çarptığı anki sesi çıkartırsınız.
KS: Geçen hafta Chris Hemsworth’ü yumrukladım (Snow White and the Huntsman çekimlerinde). Gözünü morarttım.
TL: Ne? Gerçekten mi? Peki yumruklaman gerekiyor muydu?
KS: Geçen hafta Chris Hemsworth’ü yumrukladım (Snow White and the Huntsman çekimlerinde). Gözünü morarttım.
TL: Ne? Gerçekten mi? Peki yumruklaman gerekiyor muydu?
KS: Hayır, ıskalamam gerekiyordu.
Daha önce birinin gözünü morartmış mıydın?
KS: Hayır. Ama şunu söylemem şart bir kız olarak böyle bir
durumda kalan herhangi biri için o yumruk hiçbir işe yaramayacak gibi geliyor
fakat kesinlikle işe yarıyor.
TL: (gülüyor) Vay canına.
KS: Evet! Bana yukarıdan bakıp “Avcı”lık taslıyordu ve ben de birden patladım. Arkamı döndüm ve suratının ortasına yumruk attım! Ve sonra ağlamaya başladım, kendimi çok kötü hissettim.
TL: Şaka mı ediyorsun? Biliyorum o an kendini kötü hissetmişsindir ama sonrasında hiç mi iyi hissettirmedi?
KS: Bir şekilde güzel hissettirdi, mesela bunun (yumruğunu gösteriyor) işe yaradığını öğrendim. Chris Hemswort’ü yumruklayabiliyorum. O adamı kendi etrafında döndürebilirim! Ve bunu yapmak beni o kadar da zorlamadı (Pattinson ve Lautner gülüyor).
TL: Aynı şeyi ben de Abduction filminde yaptım.
KS: Birine mi vurdun?
TL: Evet. Sonarsında bayıldı. (Pattinson’a dönüyor) Ve o adam Water for Elephants’da senin babanı oynayan kişiydi.
RP: Aman Tanrım!
KS: Onu bayılttın mı?
TL: Evet! Ve o kocaman biriydi. Sadece bir anlık bir şeydi. Dublörün gelip, “Taylor gücünü biraz daha vermelisin ve Ilia (Vollok) sen de çeneni biraz daha dik tutmalısın,” diye müdahale ettiği son dakika çekimlerinden biriydi. Bir sonraki tekrarda dosdoğru çenesine yumruk attım ve adam yere yığıldı. Hemen ayağa kalktı ama ağzının hemen altında bir yumru oluşmuştu bile. Kendimi berbat hissettim ama daha sonra “Yok artık!” dedim.
KS: Evet! Bana yukarıdan bakıp “Avcı”lık taslıyordu ve ben de birden patladım. Arkamı döndüm ve suratının ortasına yumruk attım! Ve sonra ağlamaya başladım, kendimi çok kötü hissettim.
TL: Şaka mı ediyorsun? Biliyorum o an kendini kötü hissetmişsindir ama sonrasında hiç mi iyi hissettirmedi?
KS: Bir şekilde güzel hissettirdi, mesela bunun (yumruğunu gösteriyor) işe yaradığını öğrendim. Chris Hemswort’ü yumruklayabiliyorum. O adamı kendi etrafında döndürebilirim! Ve bunu yapmak beni o kadar da zorlamadı (Pattinson ve Lautner gülüyor).
TL: Aynı şeyi ben de Abduction filminde yaptım.
KS: Birine mi vurdun?
TL: Evet. Sonarsında bayıldı. (Pattinson’a dönüyor) Ve o adam Water for Elephants’da senin babanı oynayan kişiydi.
RP: Aman Tanrım!
KS: Onu bayılttın mı?
TL: Evet! Ve o kocaman biriydi. Sadece bir anlık bir şeydi. Dublörün gelip, “Taylor gücünü biraz daha vermelisin ve Ilia (Vollok) sen de çeneni biraz daha dik tutmalısın,” diye müdahale ettiği son dakika çekimlerinden biriydi. Bir sonraki tekrarda dosdoğru çenesine yumruk attım ve adam yere yığıldı. Hemen ayağa kalktı ama ağzının hemen altında bir yumru oluşmuştu bile. Kendimi berbat hissettim ama daha sonra “Yok artık!” dedim.
Rob sen ne dersin?
Bir filmde daha önce birini bayılttın mı?
RP: Remember Me
çekimlerinde birini yumruklamıştım sanırım. Yerde sürekli birini yumrukladığım
bir sahne vardı ve o sahne boyunca sürekli “Özür dilerim, özür dilerim,” diye
fısıldadım. Ama adam yumruklarımı hissediyormuş gibi görünmüyordu. (gülüyor)
Rob, en son konuştuğumuzda Bella hamileyken hasta olduğu ve
kustuğu için Edward sürekli etrafında kovayla dolaştığından ona “hanım evladı”
demiştin. Bunu mecazen söylediğini düşünmüştüm ama sonra filmi izledim ve
gerçekten de Bella hastayken ona kova tutuyordun.
KS: Bana göre bu bir
hanım evladı davranışı değil.
RP: Hanım evladı
yanı o değildi. Hanım evladı yanı başka bir şeydi. Hanım evladı…
TL: Söyle artık! (gülüyor)
KS: Dostum kes şunu! Bir kere daha “hanım evladı yanı” deme sakın. Bu aynen sette yaşadığımız tipik bir diyalog gibi.
RP: (Kendiyle dalga geçiyor) “Ben bunu anlamıyorum Bill! Nedir bu? Eğer beni bir hanım evladı gibi davranmaya zorlarsan eğer seti terk edeceğim…”
KS: Sadece şaka yapıyoruz. Birbirimize takılıyoruz. Ama sette bu sürekli devam ediyor! (Pattinson’ı işaret ediyor) Onu bazen öldürmek istiyordum. (Az önce pastasından bir parça yiyen Pattinson’a şefkatle bakıyor) Tüm yüzünü batırmışsın. Aptal gibi görünüyorsun.
TL: Söyle artık! (gülüyor)
KS: Dostum kes şunu! Bir kere daha “hanım evladı yanı” deme sakın. Bu aynen sette yaşadığımız tipik bir diyalog gibi.
RP: (Kendiyle dalga geçiyor) “Ben bunu anlamıyorum Bill! Nedir bu? Eğer beni bir hanım evladı gibi davranmaya zorlarsan eğer seti terk edeceğim…”
KS: Sadece şaka yapıyoruz. Birbirimize takılıyoruz. Ama sette bu sürekli devam ediyor! (Pattinson’ı işaret ediyor) Onu bazen öldürmek istiyordum. (Az önce pastasından bir parça yiyen Pattinson’a şefkatle bakıyor) Tüm yüzünü batırmışsın. Aptal gibi görünüyorsun.
Ve artık başka yeni
projelere başladınız, bu size yeni bir okula başlıyor gibi hissettiriyor mu?
KS: Bu zaten her zaman böyle. Bu sektörün içinde olanlar için gayet normal.
TL: Bu normal birn şet. Anormal olan Alacakaranlık’dı.
RP: Alacakarnlık’ın şöhreti yüzünden sete gittiğinizde yabancılık çekmezsiniz. İnsanlar size her zaman farklı davranacaklardır.
KS: (iç çekiyor) Evet, bu çok garip. Ünlü olmanın tuhaf yanı bu artık ilk izlenim diye bir şey kalmıyor. Herkes sizinle tanışmadan önce zaten bir izlenim edinmiş oluyor.
RP: Yani kendini savunmak için sürekli tetikteymişsin gibi hissediyorsun. Ayrıca yer alacağınız projedeki insanlarla hemen arkadaş olmak zorundasınız özellikle de oyuncu kadrosuyla ama eğer bunu beceremez ve o insanlarla dışarı çıkıp sosyalleşmezseniz…
KS: Çok zararlı olur.
RP: Alacakarnlık’ın şöhreti yüzünden sete gittiğinizde yabancılık çekmezsiniz. İnsanlar size her zaman farklı davranacaklardır.
KS: (iç çekiyor) Evet, bu çok garip. Ünlü olmanın tuhaf yanı bu artık ilk izlenim diye bir şey kalmıyor. Herkes sizinle tanışmadan önce zaten bir izlenim edinmiş oluyor.
RP: Yani kendini savunmak için sürekli tetikteymişsin gibi hissediyorsun. Ayrıca yer alacağınız projedeki insanlarla hemen arkadaş olmak zorundasınız özellikle de oyuncu kadrosuyla ama eğer bunu beceremez ve o insanlarla dışarı çıkıp sosyalleşmezseniz…
KS: Çok zararlı olur.
Taylor, Abduction’da bu senin için de geçerli miydi?
TL: Evet, aynen öyleydi. Tamamen temiz bir başlangıç yapmak istiyorsunuz.
Televizyona bir iş yapmayı düşünür müydünüz?
RP: Evet, ben yapardım. The Wire’da rol almak istediğim kadar hiçbir şeyi istememiştim. The Wire’dan herhangi biriyle görüşmedim ama eğer herhangi biriyle görüşseydim - Michael K. Williams veya David Simon – oturup ağlardım. Eğer devamını çekmeyi düşünürlerse hangi rol olursa olsun oynarım.
KS: Ben yapmak istemem. Bir filme başladığımda – biliyorum bu tabiri milyonlarca kez kullandım ama - kendimi sanki çalkalanmış ve patlamaya hazır bir kutu kola gibi hissediyorum. Her ne kadar yapım sürecini sevsem de tüm istediğim bir an önce projeyi bitirmek oluyor.
Yapımcılık veya
yönetmenlik ilgini çekiyor mu?
KS: Şu an da Pamuk
Prenses projesiyle bir oyuncu olarak en doyurucu deneyimlerimden birini yaşıyorum.
Yönetmenle (Rupert Sanders)çok yakınız, onun gözü kulağı gibiyim ve bu şekilde gerçek
bir iş birliği içindeymişim gibi hissetmem onun başarısı. Bir oyuncu olarak
elinizi eteğinizi her şeyden çekip “Bu benim işim değil,” dersiniz. Ve ben
oyunculuğu seviyorum gerçekten. Çekim programında karakterimin isminin altında adımı
görmeyi seviyorum, benim orda bulunma nedenim bu sonuçta. Ama aynı zamanda
yönetmenin seviyesinde olmak, fikir vermek ve ciddiye alınmak da çok güzel.
Peki bu projeden sonra ne yapmak istiyorsun?
KS: Evime gitmek istiyorum. Çalışmamak, eve gitmek ve ilgimi
farklı bir şeylere yönlendirmek için sabırsızlanıyorum. (gülüyor) Nelerin
ilgimi çektiğini görmek, ne yapmak istediğimi bilmek istiyorum. Şu anda bu
soruya cevap veremiyorum ama verebileceğim bir anın gelmesini bekliyorum.
Taylor, The New Yorker’da yayınlanan bir makaleden uyarlanan film projesinde Gus Van Sant’la birlikte çalışacağına dair haberler vardı.
Taylor, The New Yorker’da yayınlanan bir makaleden uyarlanan film projesinde Gus Van Sant’la birlikte çalışacağına dair haberler vardı.
TL: Proje daha çok yeni. Gus’ı seviyorum ve onun her zaman
büyük bir hayranıydım. Onunla birlikte çalışma şansım olacağını hiç
düşünmemiştim, o yüzden bekleyip göreceğiz.
Peki bize söyleyebileceğin bir şey yok mu?
Peki bize söyleyebileceğin bir şey yok mu?
TL: Var, Gus Van
Sant’ın büyük bir hayranıyım. (gülüyor)
Abduction’dan sonra bu filmin beklenmedik bir hareket olacağı kesin.
TL: Hiçbir zaman aynı tarz filmlerde rol almak istemedim.
Çok farklı bir şey yapmak istiyorum. İlerde ne yaparsam yapayım bu bir önceki
projemden mutlaka farklı bir şey olacaktır.
Diğer filmlerinizin -
Abduction ve Water for Elephants gibi - gişede Alacakaranlık filmleri kadar
başarılı olmaması sizin için zor oluyor mu?
KS: Onları karşılaştıramazsınız bile.
TL: Kendine bunun tamamen bambaşka bir dünyaya ait olduğunu söylemek zorundasın. Bu işin böyle yürüdüğünü anlamalısın.
RP: Bu işin iki yolu var. Yani filmin hem gişede çok başarılı olması hem de eleştirmenlerden %100 övgü kazanması mümkün değil .
TL: Doğru.
RP: Bu söylediğim mümkün değil. Bir filmi ya da projeyi bir stüdyoya satmaya çalışıyorsan eğer bir saniyeliğine de olsa bir sanatçı olduğunu ima edersen kendini kapının dışında bulursun.
Ama hem bağımsız hem
de büyük stüdyo filmleri yapan oyuncular var.
RP: Ama böyle kaç
tane insan var ki? Gerçekten kim bunu yapabilir?
KS: Dostum! Öyle
insanların var olmadığını mı düşünüyorsun? Hem reklam filmleri hem de küçük
filmler yapan harika oyuncular var. Catherine Keener! Julianne Moore!
Daha bir çok isim.
RP: Kendine bir bak, sürekli söylediklerime karşı çıkmak için bekliyor gibisin.
KS: Hayır, bu sadece benim olmak istediğim nokta. Böyle oyuncuların olmadığını söylemen benim için çok büyük bir şey! Bütün yapmak istediğim bu ve sen onun var olmadığını söylüyorsun. Bağımsız filmler ya da büyük stüdyo filmleri, herhangi birini seçmek zorunda değilsin.
Her ikisini de yapan pek çok
oyuncu var kesinlikle.RP: Kendine bir bak, sürekli söylediklerime karşı çıkmak için bekliyor gibisin.
KS: Hayır, bu sadece benim olmak istediğim nokta. Böyle oyuncuların olmadığını söylemen benim için çok büyük bir şey! Bütün yapmak istediğim bu ve sen onun var olmadığını söylüyorsun. Bağımsız filmler ya da büyük stüdyo filmleri, herhangi birini seçmek zorunda değilsin.
KS: Değil mi? (Sırıtıyor, bir elini Pattinson’ın bir elini Lautner’ın dizlerine koyuyor) Hadi çocuklar! Bakalım her ikisini de yapabilecek miyiz?
Çeviri: elwiens | cenup
İngilizce kaynak: StrictlyRobsten
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder