Afişin orijinal boyutu için üzerine tıklayınız.
Summit Entertainmnt
sunar
Bir
TEMPLE HILL Yapımı
SUNSWEPT
ENTERTAINMENT
ortaklığı ile
ALACAKARANLIK
EFSANESİ: ŞAFAK VAKTİ BÖLÜM 1
(THE TWILIGHT SAGA: BREAKING DAWN – PART 1)
Oyuncular
Kristen
Stewart, Robert Pattinson, Taylor Lautner, Billy Burke
Yönetmen
Bill
Condon
Senaryo
Melissa
Roseberg
Stephenie Meyer’in
“Breaking Dawn” romanından uyarlama
SİNOPSİS
Sonsuzluk yalnızca bir başlangıç…
Alacakaranlık
Efsanesi’nin merakla beklenen, Oscar®
sahibi yönetmen Bill Condon’ın yönettiği, serinin
dördüncü filmi, “THE TWILIGHT SAGA:
BREAKING DAWN – PART 1 / ALACAKARANLIK EFSANESİ: ŞAFAK VAKTİ BÖLÜM 1”, milyonları
etkisi altına alan bu romantik efsanenin sırlarını ve gizemini aydınlığa
kavuşturuyor.
ALACAKARANLIK EFSANESİ: ŞAFAK VAKTİ BÖLÜM 1’de Bella (Kristen Stewart) ve Edward
(Robert Pattinson), ve tüm sevdikleri, gösterişli düğünleri, geçirdikleri
romantik balayı ve çalkantılı bir hal alan bebeklerinin doğumunun – ki Jacob
Black (Taylor Lautner) için de beklenmedik ve şok edici bir gelişme olacaktır –
getirdiği zincirleme sonuçlarla yüzleşmek durumunda kalırlar.
Daha
çok romantizm, tutku, cesaret ve aksiyon içeren Twilight, The Twilight Saga: New Moon, ve The Twilight Saga: Eclipse’in ardından, ALACAKARANLIK
EFSANESİ: ŞAFAK VAKTİ BÖLÜM 1 bu tüm dünya tarafından hayranlık duyulan aşkın, güçlü
arkadaşlık bağının, fedakarlığın, kabullenişin ve kendini bulmanın temellerine
iniyor. Stephenie Meyer’in çok satan kitap serisinden uyarlanan film, yayılmış
bir kültür fenomen olan ve hayranların büyük heyecanla beklediği seriyi kaldığı
yerden devam ettiriyor.
Stephenie
Meyer dünya çapında fenomenleşen bir yazar. Alacakaranlık serisinin çeviri ve
yayın hakları yaklaşık 50 ülkeye satıldı ve kitap 116 milyon kopya sattı.
Kitapları New York Times Bestseller List’te 302 hafta boyunca kaldı.
İki
bölümlük adaptasyonun birinci ALACAKARANLIK EFSANESİ: ŞAFAK VAKTİ
BÖLÜM 1’in
yönetmeni Bill Condon (Dreamgirls, Gods
and Monsters), senaristi Melissa Rosenberg, ve Stephenie Meyer’ın Breaking
Dawn kitabından uyarlama. Kristen Stewart, Robert Pattinson ve Taylor
Lautner başroldeler.
Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti - Bölüm 1 dünyayla aynı anda, 18 Kasım 2011’de
sinemalarda.
* * *
FENOMENİN SON BÖLÜMÜ
BAŞLIYOR
Alacakaranlık
Efsanesi film
serisi, başrollerinde Kristen Stewart, Robert Pattinson ve Taylor Lautner ile Billy Burke'ün yer aldığı Bella'nın 17
yaşındayken Washington’ın küçük bir kasabası olan Forks’a babasıyla yaşamak
için taşınmasını, burada soluk benizli, gizemli sınıf arkadaşı Edward Cullen’dan
etkilenmesi ile başlayan bir hikayeyi anlatıyor. Edward kendisini uzak tutmaya
çalışıyor olsa da ikisi de birbirleri arasındaki çekime karşı koyamazlar…Edward
kendisinin ve ailesinin vampir olduğunu açıkladığında bile. İşler yeterince
karışık değilmiş gibi, Bella’nın en yakın arkadaşı Jacob Black’in, vampirleri
öldürmek için yaratılmış bir kurtadam olduğunu öğrenmesi eklenir.
Aksiyon yüklü, modern zaman vampir aşk hikayesi Alacakaranlık,
serinin ilk filmiydi ve 21 Kasım 2008’de sinemalarda gişe rekortmeni olarak
yerini almıştı. Serinin ikinci filmi The
Twilight Saga: New Moon 20 Kasım 2009’da, üçüncü film The Twilight Saga: Eclipse 30 Haziran 2010’da vizyona girmişti. Üç
film dünyada, toplamda $1.8 milyar hasılata ulaştı.
Ev sinemasında da iyi sayılar elde
eden film; The Twilight Saga: New Moon basıldığı
ilk haftasonu 4 milyon civarında DVD satışı ile 2010 Mart’ında raflardaydı –
Twilight benzersiz bir biçimde 2009’da
ilk haftasonunda 3.8 million DVD satışına ulaştı ve totalde 9.2 milyon
satışla senenin en çok satan DVD filmi olmayı sürdürdü. Her bir filmde binlerce
zincir lokasyon heyecan dolu hayranlar için geceyarısı gösterimleri yaptı. The Twilight Saga: Eclipse’in DVD
dağıtımıyla beraber seri yalnızca Amerika’da toplamda 25
milyon üzerinde DVD/Blu-ray satışına ulaştı.
Kitapta
anlatıldığı üzere, Alacakaranlık
Efsanesi: Şafak Vakti - Bölüm 1’de üç ana
karakterin maceralarının devamını, olgunluk dönemlerini görüyoruz ve hikaye
Bella ile Edward’ın evliliklerinden birkaç gün önceki heyecanlı hazırlık
günleriyle başlıyor. “Tutulma'nın sonunda, ikiliyi yaklaşan düğünle ilgili konuşurlarken
bırakmıştık. Şafak Vakti’ne davetiyesi
olan herkesi görerek başlıyoruz. Bella ve Edward ikisi de ayrı ayrı, düğün
gecesi öncesi telaşı ve heyecanı içerisindelerken birden yüzyılın düğününün
içinde buluyoruz kendimizi,” diyor serinin tüm filmlerinden tanıdığımız yapımcı
Wyck Godfrey. “Sonra Brazilya’ya, herkesin dört gözle beklediği Esme
Adası’ndaki balayına geçiyoruz. Ve tabii problem de burada
başgösteriyor…beklenmedik bir hamilelik. Alacakaranlık
Efsanesi: Şafak Vakti - Bölüm 1’de Bella artık
bekar, çocuksuz ya da insan ırkından olmaya devam edemeyecektir.”
Bu bölümde, efsane daha çok evlilik ve
aile gibi yetişkin konularına kayıyor, ve sevdiklerinizi korumak adına neler
yapabileceğiniz konusuna. “Karakterlerin yetişkinliğe geçtiği hikayeleri hep
sevmişimdir. Bir zamanda donup kalmaları fikrinden hoşlanmıyorum; hep aynı
yaşta, aynı şeyleri yapan, aynı görünen karakterlerden…” diye açıklıyor serinin
yazarı Stephenie Meyer. “Anne of Green Gables’ı severim – büyür, evlenir
ve altı çocuğu olur. Sonra onun çocukları da büyür ve evlenirler..aynı gerçek
hayatta olduğu gibi. Bir ilerleme söz konusu. Alacakaranlık hikayesini
de böyle jenerasyonlara yaymak istedim .İlk başladığımda, yaptığım şeyden çok
hoşnuttum, o kadar yaratıcı bir yapıt oldu ki, kendim de jenerasyonlar boyu bir
şey yazarken ve sanki ömür boyu yazabilecekmişim gibi buldum. Hiç bırakmak
istemedim.”
Meyer ekliyor, “Tutulma, Jacob'ın kalp
kırıklığı ve ormana kaçışıyla son buluyordu. Bella kendini Edward’a adıyor… her
zamanki seçimi oydu. Şafak Vakti’nin başındaki tüm o heyecanlı düğün
hazırlıkları sırasında, Jacob Edward’ın nerede olduğunu bilmiyor. Kuzeye, Kanada’ya
kaçıp orada birkaç ay boyunca gerçek bir kurt gibi yaşıyor. Jacob gideli çok
olmuş değil çünkü Bella ile Edward resmi olarak Haziran’da nişanlanıp,
Ağustos’ta evleniyorlar ki Jacob da bu zaman yeniden ortaya çıkıyor.”
Yazar
Stephenie Meyer son iki filmde yapımcı olarak da yer aldı ve çekimin her gününde
sette bulundu. “Stephenie’nin dahil olması anlamında doğal bir gelişme oldu,
ilişkimiz de yıllar içerisinde gelişti. Alacakaranlık’ta arada bir uğrarken, New Moon ve Eclipse’te daha uzun set ziyaretlerine, son filmde de tam zamanlı bir
şeye dönüştü. Stephenie ile karımdan daha fazla zaman geçiriyorum
diyebilirim.” diyerek gülüyor Godfrey. “Çok değer verdiğim bir dostluğumuz var.
Film yapmanın en güzel bulduğum kısmı, bunun büyükler için bir yaz kampı gibi
olması. İnsanlarla hızlıca güçlü ve ömür boyu sürecek arkadaşlıklar
kuruyorsunuz.”
“Aslında, bu iki filmde yürüttüğüm yapımcılık,
öncekilerden çok farklı oldu” diye ekliyor Meyer. “‘Yapımcı’ adledilmem rolümü
çok değiştirmedi. Tüm süreç boyunca karar aşamalarında büyük yer almıştım, risk
kısmında da. Fakat hava durumunu bu kadar dert edinmek, yarın nerede çekim
yapacağını düşünmek çok daha farklıymış. Bu kısmı yeni bir deneyim oldu.”
Godfrey
katılıyor, “Önceki filmlerden farklı bir yer almadı. Hikayenin mitolojisine
dair bir sorumuz olduğunda, sette olsun olmasın onu arayıp soruyorduk. Tüm
çekimleri de gözden geçiriyordu. Şimdi ise bir fikir gerektiğinde sette,
yanıbaşımızda. Stephenie, ara sıra karaktere dair soruları olan oyuncularımız
için de iyi. Kendisinin film yapımına dair bilgisi de son birkaç yıl içinde çok
gelişti. Son 3 film onun için tam bir film okulu oldu diyebilirim.”
Meyer,
bu sefer de senarist Melissa Rosenberg için büyük bir kaynaktı. “Melissa,
kitapların filme aktarımında inanılmaz iyi bir iş çıkardı. İlk kitaptan bu
yana, bizimle tüm bu yolu yürüdü ve bir filmden diğerine geçerkenki disiplinimizi,
sonraki filmlere olan bağlantımızı sağladı,” diye açıklıyor Godfrey. “Sanırım
bu yeteneği TV deneyiminden, bir sonraki şovu gözetme alışkanlığından geliyor. Melissa
Stephenie'nin yarattığı dünyayı gerçekten anlıyor ve Stephenie ile mükemmel bir
ilişkisi var. Ne yapmak istediğini aktarmak konusunda çok başarılı, ve Stephenie’den
neyi çıkarıp ne ekleyebileceği konusunda iyi bir destek alıyor. Güçlü bağları
olan bir işbirlikleri var.”
Şafak
Vakti romanında, Bella ve Jacob’ın bakış açılarının anlatıldığı ve 754 sayfa
süren bölümden sonra, bu yoğun hikayeyi iki filme bölme fikri tartışılmaya
başlandı. “Kitabı okuduğumda, Bella'nın gözlerinin açılıp kıpkırmızı göründüğü
yer beni çok etkilemişti” diyor Rosenberg. “‘İşte bu’ dediğiniz anlardan
değildi de ‘tam tahmin ettiğim gibi’ dediğiniz anlardandı. Bunun Bella’nın
insan olarak sürdürdüğü hayatından, vampirliğe ve anneIiğe geçişinin dönüm
noktası olduğunu düşündüm. Onun için iki bambaşka dünya.”
“İlk olarak oturup iki hikayeyi de bir
iskelete oturttum. İlerlemeden önce, taslakta önümüzü görmeliydik. Kitap çok
büyük ama tam iki film de etmiyor. Bazı yerleri açmamız gerekiyordu. Buradan
gerçekten iki film çıkıp çıkmayacağını belirlemek benim üzerime vazifeydi. Bende
yarattığı baskının da hatırı sayılırdı” diye gülüyor Rosenberg.
Alacakaranlık
Efsanesi: Şafak Vakti - Bölüm 1 Bella’nın kendi ailesini kurmasına,
Bölüm 2 ise onu korumaya çalışmasına yöneliyor. Rosenberg ekliyor, “Part 1 evden ayrılmayla ilgili. Büyümek,
yetişkin olmak, eş olmak, anne olmak ve güçlenmek…kendi gücüne sahip olmak. Bu
gerçekten de yaşla gelen bir şey, ilk kez kendi ayaklarının üzerinde durmakla
ilgili. 18 yaşında birinin başına gelen bir yetişkin olma hikayesi. Bölüm 1,
Bella’nın vampir olarak uyandığı anla bitiyor ve Bölüm 2 de tam olarak buradan
başlıyor.”
“Başta
her şey çok ideal görünüyor. Sonunda kavuşulan mükemmel bir romantik hikaye.
Fakat her evlilikte olduğu gibi evlilikle beraber sorunlar da geliyor. ‘Sonsuza
dek mutlu yaşadılar’ diye bir şey yoktur.” diyor Rosenberg. “Evlilik çaba
gerektiriyor, bunu evli olan herkesden duyabilirsiniz. Ve tabii Bella ile
Edward’ın üzerlerinde durmaları gereken bazı sorunları var, hem de ölüm kalım
meseleleri. Çok ama çok önemli meseleler.”
Alacakaranlık
Efsanesi’nin önceki filmlerinin yönetmenleri Catherine Hardwicke, Chris Weitz ve
David Slade’e Oscar ® sahibi yönetmen Bill Condon da son
iki bölümün yönetmeni olarak eklendi.
“Şafak Vakti’nde gerçekten şanslıydık. Bir
çok yönetmen filmle ilgilendiklerini belirttiler, özellikle de iki filmi birden
çekmeyi.” Diyor Godfrey. “Bill Condon’u New
Moon ve Eclipse’te de düşünmüştük.
O yüzden Breaking Dawn için de ona
gittik, hem ilgilendi hem de zamanı uyuyordu – bu da bizi çok heyecanlandırdı. Daha
önceki buluşmalarımızdan birinde kitap serisi ve filmlerle söylediği şeyi hep
hatırlarım ‘Sanırım Alacakaranlık dünyası üzerinde bir tesirim var.’ Seriye
olan hislerini anlatmakta bu metaforu kullanması çok etkileyiciydi.”
Condon’ın projeye dahil olmak için türlü sebepleri vardı. “Beni enterese
eden şeylerden biri önceki filmlerin her birinin farklı olmasıydı. Her bir
yönetmenin filme farklı bir yaklaşımı oldu, hikaye bir kitaptan diğerine
geçerken devamlılık gösterse de. Yazıda bir birlik var bu anlamda, kitaplarda
da senaryoda da. Fakat bu beliryeci etkenlerin içinde her bir yönetmen farklı
bir şey yaptı. Dördüncü filmden bunlardan da farklı yapıda olması beni
heyecanlandıran bir diğer şey. Beşinciye gelince, dörtten de daha farklı. Ve
bunun üzerine imzanızı bırakacak olmak bir şans.”
“Daha önce zamanlama hiç tutmadı” diye ekliyor Condon. “Fakat Şafak
Vakti, tam da başlamak üzere olduğum bir film iptal olduğu anda ortaya çıktı.
Bir telefon aldım, taslağı okudum, sonra da romanı. Çok etkilendim, özellikle
de önceki filmlerin bu bölüme hazır olmasından. Bu filmde Bella evleniyor,
ilk kez sevişiyor, hamile kalıyor, doğum yapıyor, ölüyor ve vampir olarak
yeniden hayata geliyor. Bu yalnızca ilk film!"
“Eski Minnelli filmleri gibi
tatmin ediciydi, romantik melodrama o büyük Hollywood filmleri gibi, çok havalı
bir korku filmiyle de birleştirilmiş gibi. Tüm bu çakışan ama birleşen fikirler
benim gözümde özgün bir şeye dönüşüyordu. Ayrıca vampir filmlerini de çok
seven biriyim.”
Son filmin sonunda Bella ve Edward başlarından
sarkan bir kılıçla, Volturi kanunlarına uygun olarak vampire dönüştürülme
zorunluluğunu gerçekleştiriyorlar. “Volturi Bölüm 2’de daha görünür olacak
fakat bu saatli bomba Bölüm 1 boyunca da işliyor. Volturiler beklemedeler.”
Diyor Godfrey.
“Bu filmde asıl tehlike çanı Bella’nın içindeki bilinmez çocuk, bir yandan da kurtlardan Cullen Evi’ne
beklenen saldırı. Volturi tehlikesini bir kenara alıp, Forks, Washington’ın
kendi içindeki korkulara yöneldik, bu bebeğin doğumunun Cullen vampirleriyle
kurtlar arasındaki anlaşmazlıkta neler doğuracağına da.”
“Bill mükemmel çünkü o
tam bir janr tiplemesi ve fantazi dünyası onun işi. Kariyerinin erken
zamanlarında janr filmleri yazmış ve aynı zamanda görsel yönü kuvvetli bir
yönetmen…bakınız Dreamgirls.”
“Modası geçen klasik Hollywood türleri var, mesela müzikaller. Ben bu
tarzların nasıl canlandırılabileceği ile ilgileniyorum” diyor Condon. “Dediğim
gibi bu tam da bir klasik romantik melodram. Bunlardan artık çok göremiyoruz.
Fakat film tarihinde, özellikle de Hollywood’un altın çağında melodram başlıca
türlerdendi, şimdi yokolmaya yüz tutan… Bu alanda çalışabiliyor olmak, ve bir
hikayeyi renkle, müzikle, kamerayla, kadınların duygularının içine girerek
anlatabilmek çok heyecan verici. Bu tarz fırsatlar her zaman yakalanmıyor.”
“Arkadaşlarla böyle şeyleri ilk kez konuştuğumuz zamanları hatırladım.
Burada keşfedilecek epey konu olduğunu: ilk kez seks yapmak, konuşan kurtlar,
iz bırakmak. Bölüm 1’de büyük zorluklar var çünkü fantazi olarak yazılmış bir
şeyi çekmekten bahsediyoruz, ve izleyenleri buna inanacak kıvama getirmekten.”
“Yapımcı Wyck Godfrey ve ortak yapımcı Bill Bannerman’ın güvenli
kanatları altında olmak da avantajdı. Wyck önceki filmlerin hepsinde yapımcıydı
ve Bill de New Moon ile katılmıştı,”
diyor Condon. “Her şeyden önce inanılmaz bir bilgi birikimi…belli yollardan
önceki filmlerde 3-4 kez geçmişler. Sizi belli başlı problemlerden uzak
tutmakta çok naïf bir yöntemleri var. Her kitabın getirdiği zorluk ve çelişkiden
halen zevk alıyor ve heyecanlanıyor olmalarından çok etkilendim.”
Frankenstein ‘ın son
günlerini anlatan Gods and Monsters ile Oscar kazanan Condon da son bölümü iki film olarak çekme konusunda
hemfikir oldu. “Çok açıktı. Son kitapta üç bölüm var –
Bella’nın açısından başlangıç ve son, orta kısım da Jacob’ın bakış açısından. Hikayenin
kesildiği yer de, Bella’nın vampir olduğu an. Buraya kadar tamamıyla bir film.
Çok şey olup bitiyor ve hepsinin 50 dakikada olması gerektiği bizi herşeyi
yüzeyde bırakmaya itecekti. Filmi iki parçaya bölmek doğru bir karardı.”
“Kitap Jacob’ın bakış açısına geçiyor
çünkü belirli bir noktada Bella elden ayaktan kesiliyor,” diyor Meyer. “Etrafında
olup biteni anlayamıyor çünkü çok hasta. Bella ulaşamayacağımız bir yerde ama
izleyicinin onun etrafında neler olup bittiğini bilmesi gerekiyor, evin dışında
da. Anlatım Bella’dan ilk kez uzaklaşıyor ve bence o noktada hikayeyi anlatan
başkası olmalıydı. Jacob’a neler olduğunu da anlamamız gerekiyor, Bella’nın
seçimlerinin dış dünyayı nasıl etkilediğini de. Edward‘ı ondan ayrı olarak
görmemiz gerekiyor, onun görmediği zamanlarda ne kadar üzgün biri olduğunu...”
Kendini ispatlamış bir senaryo yazarı olsa da Condon senaryoyu Melissa
Rosenberg’e bırakmaktan memnundu. “Onun taslağıyla yola çıkmıştık. Onunla
çalışmak mükemmeldi çünkü Alacakaranlık’ı beyazperdeye uyarlamanın zorluklarına
da hakimdi. Melissa çok iyi bir yazar ve onunla çalışmak bu filmde olmayı
sevmemde en büyük etkenlerden. Yazı işiyle uğraşmak zorunda olmamak da çok
güzeldi. Melissa bir kadın ve bu dünyayı iyi biliyor, karakterlerin iç sesini de.
Çok iyi bir işbirliği oldu, çok memnunum.”
“Bir
yönetmen aynı zamanda yazar/yönetmen olunca bu genelde çelişkili de oluyor. Ki,
Bill Condon Oscarlı bir senarist, her daim hayran olduğum birisi” diyor Rosenberg.
“Her yöne gidebilirdi – bir senaristle nasıl konuşulacağını bilmeyenlerden
olabilirdi – sadece yazmayı bilenlerden. Ya da iletişimi iyi olurdu ve yazarın
asıl materyali ortaya çıkarmasına yardımcı olurdu. Bill ikincisi. Bugüne
kadarki en iyi yönetmen işbirlikleriklerimden biri oldu. Hikayenin kalbine
nasıl ineceğini biliyordu ve henüz bilmediğim seviyelere götürdü hikayeyi. 20 yılı
aşkın zamandır senaryo yazımı yapan birisi ve ondan gerçekten de bir şeyler
öğrendim. Bill sayesinde artık daha iyi bir yazarım.”
“Zaten
üç tane Alcakaranlık filmi yapmış ve yeterince yorulmuştum. Bir yazarın bunu
söylediğini kolay kolay işitmezsiniz ama bir yanım keşke senaryoyu alsa da
üzerinde oynasa diyordu. İlk kez oturup konuştuğumuzda bana ‘Bunu yazmak
istemiyorum – bunu sen yazacaksın’ dedi. Ben de ‘A, cidden mi?’ dedim.
Hayatımda ilk kez bir yönetmenin yazdıklarımı alıp editlemesini istedim, o da
beni reddetti” diyerek gülüyor Rosenberg. “Fakat bu notlar çok belirgin, çok
ilham verici ve yaratıcıydı.”
“Bill
ile taslak üzerinden konuşarak çalışmaya başladık, sonra ben senaryoları
yazmaya başladım. Birkaç taslağın ardından asıl iş başlamıştı. Evlilikteki ilk
çelişki Bella’nın seks yapmak istemesiydi. Tamamıyla insani bir deneyim
istiyordu fakat Edward onun güvenliği konusunda endişeliydi. Ve bunun üzerinden
bir kavga vermeye başlıyorlar, Bella onu baştan çıkarmaya çalıştıkça, Edward karşı
gelmeye çalışıyor. Kitapta da göreceğiniz üzere, Bella kazanıyor” diye gülüyor Rosenberg.
“Bill için asıl olan buradaki duyguyu ortaya dökmek ve bunu çok insani,
evrensel deneyimlere dayandırmaktı. Bu tabii ki tamamen karaktere dayandırılarak
yapılabilecek bir şey. Bill ile her sayfayı tek tek okuduk, her sahneyi tek tek
ele aldık ve bu karakter anlarını ortaya çıkardık”
“Ekipte herkes, filmin kitaba
ihanet etmemesi konusunda çok titiz,” diyor Condon. “Bu benim için de, ekipteki
herkes için de çok önemliydi. Stephenie Meyer’in aramızda olması ve istediğimiz
zaman ona gidip bir karakterle ilgili ayrıntıyı sorabiliyor olmamız büyük
şanstı. Yazarın hemen yanıbaşınızda olması inanılmaz bir deneyimdi. Ayrıca çok
da eğlenceli birisi…çok hınızırca bir espiri anlayışı var, özellikle de
derinlikli konulara gelince. Çok komik bir kadın.”
Meyer da bu işbirliğinden çok memnundu. “Bill ile çalışmak
muhteşemdi. Onunla konuşmak çok kolay ve yaptığı şeyde de çok açık.” diyor Meyer.
“Daha önce hiç kaba kurguyu görmenize izin veren bir yönetmenle çalışmamıştım,
sanırım ne kadar iyi göründüğünü bildiğinden…bununla gurur duyuyor. Fantastik
durumlardan bir insaniyet çıkarmak konusunda çok başarılı, bu benim de sevdiğim
bir şey. Bu anlamda bir bağımız var. Bella’nın ölmeye karar verdiği o anda,
Bella ve Edward ile ilgili çok güzel şeyler ortaya çıkardı. Sanırım doğum
sahnesinin bu denli duygusal olmasındaki etkenlerden biri Bill’in buradaki
dokunuşunun kayıba odaklanmasıydı. Bill’in çok dokunaklı bir yaklaşımı
var. Düğün üzerine çalışmak da eğlenceli oldu – müzikle ilgili çok iyi ve
romantik fikirleri vardı. Bence epey güzel olacak.”
“Bill’in
yeteneği ortada – ilk kez oyunculuk yapan insanlara Oscar kazandırtan bir
yönetmen” diyor Godfrey. “Aktörlerinin bir çok adaylık kazanmasına yardımı
oldu, çok iyi bir performans yönetmeni. Dahası senarist olarak da bir Oscar’ı
var. Hikayeyi, karakteri iyi biliyor ve karakteri yansıtmada görsel bir yol
izlemeyi iyi bilen birisi. Kristen, Rob, Taylor, hepsi bu filmde 3 yıldır olan
isimler ve hepsi daha fazlasını istiyor. Karakter ve oyuncu olarak büyümek,
gelişmek istediğinde, Bill’in yeteneği ve olgunluğuyla yoğurulunca onlar için
büyük bir şansa dönüşüyor. Şafak Vakti’ndeki çok yönlü temaların üstesinden
ustalıkla geliyor. Oyuncuların her biri henüz evlenmemiş, çocuk sahibi olmamış
isimler ve onları yönlendirebilecek bir isim olması çok önemliydi.”
Condon
bu kadın odaklı hikayede genç başrollerle çalışma konusunda endişeliydi. “Ana
karakterin Kristen Stewart’ın oynadığı dişi bir
karakter olması benim için büyük bir etki noktasıydı. Kristen’ı çok beğeniyordum,
diğer filmleri ve başka işlerini de beğenmiştim. İki film boyunca onunla bu
yolu beraber yürüyecek olmak projeyi kabul etmemdeki sebeplerden biriydi,” diyor
Condon.
“Bill
Condon için tanrıya şükürler olsun,” diyor Kristen Stewart. “Her detayın
farkında olacak birisine ihtiyacınız var, böylelikle aklınızı bir kenara
bırakıp hissederek oynayabilesiniz. Her bir yönetmenle çalışmamız özgün
deneyimlerdi, hayatınızda kurduğunuz farklı arkadaşlıklar gibi.”
“Bill
yanında olmak isteyeceğiniz o harika insanlardan biri olduğu gibi mükemmel de
bir yönetmen. Hele de bu son iki film için çünkü en göz korkutucu bölümlerdi”
diyor Stewart. “Çok tutkulu. Herhangi bir şeye bu kadar uzun süreyle dahil
olmak, çünkü yükseldiği noktaya kadar bir enerji depolamanız gerekiyor ve bunu
anlayacak insanlarla çalışıyor olmak için duacı olmanız gerekiyor.”
Efsanedeki
Edward rolünü tamamlayan Robert Pattinson da katılıyor; “Bill mükemmel biri.
Çok zor bir işi var. Uzun soluklu ve yoğun bir çekim oldu ve tüm süreç boyunca
sakin, nazik ve memnuniyetle kaldı. Çok yetenekli birisi ve projeye de çok
değer veriyor.”
“Bill'in
bambaşka bir hikayesi var ve başkası olsa bu konuya ayak direyebilirdi ama o
tamamen kucakladı.” diyor Pattinson. “Korku öğelerini seviyor ki romantik
yönüyle ortaya çıkmış bir hikayenin zor bir kısmı. İşin garibi zaten bilinen
yönünün altını çizmekte değil ustalık, daha farklı ve değişik bir yere
taşıyabilmek. Görsel anlamda da çok iyi fikirleri vardı. 13 yaş altına
izletemeyeceğiniz bazı sahneleri o kadar sanatkarca çekti ki, çok grafik
olmaktan kurtardı, aksine sizinle kalacak görüntülere dönüştü.”
Jacob
Black rolünde yine göreceğimiz, Taylor Lautner ekliyor, “Bill’in asıl odağı
karakterlerdi. Şafak Vakti’nde çok fazla
konu var ve ihtiyacımız olan hepsinin üstesinden gelebilecek biriydi, kolay
iş değildi. Çılgınca olan, filmlerdeki karakterler büyürken bizim de
büyümemizdi. Alacakaranlık’taki fotoğraflarımıza bakıyordum da, çok küçük
görünüyoruz. Çılgınca! Ben henüz 16 yaşındaydım. İnanılmaz bir deneyimdi, son üç
yıl boyunca beraber büyüdük.”
“Herkes Bill’le de yakınlaştı. Onunla çok
eğlendik. Bill inanılmaz biri. Yeteneği konusuna gelmiyorum bile. Kanıtları
ortada. Her birimizin Bill ile bağı, eşi olmayan türdendi ve iki film boyunca
sürecek olmasına minnettarım. Bill olmasa bunu başaramazdık.”
Genç
oyuncular da Stephenie Meyer’in sette oluşundan, yönlendirmesinden çok
memnunlar. Lautner şöyle anlatıyor; “Ona ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu
karakterleri yaratmış ve onunla beraber çalışmak mükemmel bir deneyimdi. Kabul
edelim, en karmaşık ve akıl karıştırıcı film bu belki de. Tüm cevaplar da onda
ve kendisi bir o kadar da muzip biri. Çok eğlenceli. Herkes onunla çok
yakınlaştı.”
“Keşke
önceki filmlerde de hep sette olabilseydi” diyor Stewart. “Onu burada görmek
beni çok sevindiriyor. Bir film setinde herşey enerjiyle ilgili. Çok iyi
yazılmış, herkesin ne beklediğini iyi bildiğiniz bir şey de olsa, herkes o anın
enerjisine ayak uyduramazsa, dünyanın en iyi oyuncusu da olsanız düşüyorsunuz.
Stephenie’nin sette olması çok ciddi bir motivasyon ve ilhamdı. Diğer oyuncular
ve yönetmenlerin olması da tabii ki, ama yazarın orada olması daha da farklı
bir duygu. Bunu ortaya çıkaran kişi gerçekten de o ve onu gururlandırmak
istiyorsunuz.”
Stewart
devam ediyor, “Benimle herşeyi konuşmaya çok hevesliydi. Bazen bildiğiniz
şeyleri dahi tekrar tekrar söylemeniz gerekir, çünkü yanıbaşınızda oturan
sizinle aynı enerjide olan biriyle o enerji parlar. Bu olmadığında, eve gidip
sahneyi mahvettim diye ağlarsınız. Filmde kötü durmasa da, siz hissetmemiş
olursunuz. Stephenie yanıbaşımızda olduğunda, her seferinde hisseder hale
geliyorsunuz.”
“Stephenie
her daim herkesden daha iyisini bilen olacak şüphesiz. Mesela doğum sahnesinde
hepimiz benim plasentayı çiğnediğimi sanarken, o aslında dış kısmındaki
siyahlık olduğunu söyledi.” diye gülüyor Pattinson. “Tamam, sadece siyah şeyleri
çiğneyeceğiz. Bana sorarsan sadece krem peyniri.”
“Sanırım hayranlarımız
eskilere göre çok daha karanlık bir film bekliyor olacaklardır. Umuyorum ki bir
yandan rahatsız eden, bir yandan da gerçekçi bir film oldu. Umuyorum ki, çok
gerçek dışı olan bu senaryoyu, kadınlar için – bir vampir doğurmasalar da –
iletişim kuracakları bir hale getirmişizdir.”
“Meyer’ın,
hayranların beklentileri konusunda da bazı düşünceleri vardı, özellikle de
yüzyılın düğünü hakkında. Umuyorum ki Bölüm 1’de
izleyenler hayal gibi bir düğün ve romantizmle karşılaşacaklar. Umarım Bella
ve Edward’dan bekledikleri romantizmle karşılaşacaklar. Bella’nın olması
gerektiği gibi büyüdüğünü ve mutluluğuna geri kavuştuğunu da. Sanıyorum hoş bir
duygu yaratacak.”
GENİŞLEYEN OYUNCU KADROSU
Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti - Bölüm
1 önceki
filmlerden tanıdığımız dev oyuncu kadrosuna ek olarak Denali Coven’ı oluşturan
5 vampirle daha dönüyor.
Çok
sevilen ve dünya çapında kabul gören, Bella, Edward, ve Jacob’ı canlandıran
oyuncular ve Cullenlar, kurtlar, insanlar, Volturi, hepsi yeniden bu filmdeler.
Julia Jones ve Booboo Stewart’ın rolleri bu bölümde daha da önem kazanıyor; Leah
ve Seth Clearwater’ın Jacob’ın yeni kurt sürüsüne katılmasıyla.
Her
biri için yeni oyuncu seçimleriyle; MyAnna Buring - Tanya
Denali, Casey LaBow - Kate Denali, ve Maggie Grace - Irina Denali olarak; Christian
Camargo - Eleazar Denali ve Mia Maestro - Carmen Denali rollerinde yer
alıyorlar.
YAPIM HAKKINDA
Alacakaranlık
Efsanesi: Şafak Vakti - Bölüm 1 çekimleri 7
Kasım 2010’da Rio de Janeiro’da başladı
ve Bölüm 2, 3 ay daha eklemeyle 6 ülkede devam etti. Uluslararası ekip once Rio de
Janeiro ve Paraty, Brazilya; sonra Baton Rouge ve New Orleans, Louisiana, (Amerika);
sonra Vancouver, Vancouver Island, Squamish, BC, (Kanada) –Forksların yaşamını
göstermek için, Washington; Esme Adası, Brazilya; ve Volterra, İtalya’da yapıldı.
(Filmin dünya çapındaki yayılımı düşünülerek özellikle ikinci bölümde bazı ülkeler
mekan olarak yaratıldı.) Ek çekimler – Brezilya balayı için – Amerika’da S.
Virgin Islands’da yapıldı.
Alacakaranlık
Efsanesi: Şafak Vakti - Bölüm 1 bir balayı ve düğünle başlıyor. Detayları çok nefes kesen,
beklenilen ve ekibin gizliliğine önem verdiği bir yönde gidiyor. Sonrasında
gelen hamilelik çok fazla karamaşa da getiriyor ki bu noktada işin içine görsel
efektler de giriyor. Ve Cullenlar ile kurtların ilk defa gerçekten savaştıkları
aksiyon dolu sahneleri de. Filmin çoğunluğu Cullenların evinin iç ve dışında
geçmekle beraber, yapımcılar, evin eş boyutta iki modelini de yaptılar.
Filmdeki aşk hikayesi, insanlarla doğaüstünün birleşimi, flashback ve kabus
sahneleri için kitaptaki havanın yaratılabilmesi için çok geniş bir ekip,
birçok mekanda, bir dolu uzmanla (makyaj, kontakt lens, kostüm tasarımı gibi)
çalışıldı.
Hepsi
hayranlar için…
“Şafak
Vakti için yapımı tamamladığımızda, 3 yılda 5 film yapmış olacağız” diyor Godfrey. “Alacakaranlık’ın
çekiminin ilk gününden Şafak Vakti’ne tam olarak 3 yıl vardı arada! Bu çok
büyük bir başarı. Başka bir devam filmi böyle bir zamanlama ve başarı
gösterebilmiş miydi, bilemiyorum.”
“Bunu
yapmak zorundaydık çünkü vampirler yaşlanmazlar, fakat aktörler yaşlanıyor.
Prodüksiyon kısmındakiler olarak iki yılımızı evden uzak geçirdik bu üç yıl
içerisinde” diyor Godfrey. “Hem çılgınca hem de eğlenceli oldu, bazen de çok
yorucu… Şimdi son iki filmi birden yaptığımızı düşünecek olursak, ilk kez bir
nostaljiye girdik. Set aralarında yağmur altında Portland’da oturursunuz.
Aslında bitiyor diye herkes derin bir nefes alıyor.”
Stephenie Meyer 2003’te Alacakaranlık’ı
yazmaya başladığında, bunun seri olacağını, filme çekileceğini düşünmemişti
bile. “Filme dahil olmak çok enteresan ve beklenmedik bir şeydi.. Hergün
yağmurluğunuzu giyip sete gitmeye alışıyorsunuz, sonra bir durup ‘sinemalarda
gösterilecek bir film yapıyoruz gerçekten de’ diye düşünüyorsunuz bir an için.
Arkamı dönüp Kristen’la sohbete giriveriyorum ki bu çok güzel. Bir an için
durup düşündüğünüzde o şu an dünyanın en büyük film starlarından ve oturup
havadan sudan konuşuyoruz. Yani bir an için durup ‘vay be’ dediğiniz anlar
oluyor. Yüzlerce figüranın Bella ve Edward'ın düğününe gitmek için giyindiğini
görmek dahi mükemmel bir his. Bunu son 3-4 yıldır yapıyor olmak da hayatınızı
değiştiren bir şey. Beklediğimin de ötesinde bir deneyim oldu.”
“Böyle büyük bir
sıradışılıkta kendinizi kaç kere bulursunuz ki? Çok çok az” diye yanıttlıyor
Bannerman. “Star Wars dışında, tüm
hayranların sonuna kadar desteklediği, tutkuyla bağlandığı, günlerce kuyrukta
beklediği, kırmızı halıdan geçenleri görmek için kuyruklar oluşturduğu kaç film
vardır ki? Günlerce bekledikten sonra biletleri alıyorlar, gidip oyunculardan
imza sırasına giriyorlar…daha önce görmediğim türden bir şey.”
“Bundan yıllar sonra, dönüp
baktığımızda bu zamanları çok güzel hatırlayacağız. İronik kısmı, yapım
aşamasında hiçbir şeyden bahsetme hakkımız yok” diyor Bannerman. “Sırları açık
etmek istemedik, böylece izleyenler taze bir deneyimle karşı karşıya kalacaktı.
Üç yıl boyunca, kimselere anlatmadan dünyanın en ilginç projelerinden birinde
çalışmak da çok büyük bir çelişkiydi.”
“Filmlere
olan hayranlık inanılmaz” diyor Godfrey. “Brezilya’ya gitmek sıradışı bir
deneyimdi çünkü orada da hayranlardan gördüğümüz sevgi inanılmazdı. Kristen ve
Rob'un otellerinin önünde ellerinde isim pankartları yazılı en az 250 kişi
vardı, bağırıp alkışlıyorlardı. Eminim çılgına dönmüşlerdir fakat onlara bir
durup, bir adım geriden bakıp, kariyerlerinde bir daha böyle bir şeyle
karşılaşmama ihtimalleri olduğunu da söyledim.”
Louisiana’daki
çekimlerde oradaki hayranları Facebook’ta “Twilight
Takes Over Baton Rouge” diye bir sayfa açtılar ve tam 10,000 takipçileri
oldu. “Güney’de herkes biraz daha mesafeliydi ve oyuncuların istedikleri gibi
hareket etmelerine olanak sağladılar. Baton Rouge biraz daha kontrollüydü Vancouver
ya da diğer büyük şehirlere göre ve birinin çıkıp ‘Bırakın işlerini yapsınlar
yoksa bir daha hiç gelmezler’ demesi gerekiyordu” diyerek gülüyor Godfrey.
“16 yaşımdayken Star Wars en havalı filmdi ve daha ne
internet ne de sanal dünya vardı.” diyor Bannerman. “Film vizyona girene kadar
ne olacağına dair fikrimiz olmazdı. Şimdiki multimedya platformlarını düşününce
hayranların her şeyden haberi oluyor, ekip içinde tutsanız bile bilgileri. Daha önce hiçbir projede bu denli bir hayran gücüyle
karşılaşmamıştım.”
“Üzerimize çektiğimiz dikkatin eşi benzeri yok
fakat çalışma sahasını korumak için ekstra bir enerji de gerektiriyor bu.” diyor
Bannerman. “400 kişilik bir ekiple oyuncularınız olduğunda, çok büyük bir
dünyadan bahsediyorsunuz. Bir mekandan diğerine, ülkeden ülkeye geçerken tüm
bunlara odaklanıp bir yandan hayranları da küstürmemeye çalışmak zor bir işti.”
“Alacakaranlık’ı değişik kılan şeylerden biri
de, herkes elinizdeki materyale dair o kadar fazla bilgiye sahip ki, değişiklik
yapmak üzere verdiğiniz kararlar çok zorlayıcı oluyor.” Diyor Condon. “Bu
yüzden kurguda bırakmak zorunda kaldığımız ama DVD ekstralarda yer alacak
birçok sahnemiz oldu.”
Bölüm
1’in sinemalarda olacağı zamanda Condon yoğun biçimde Bölüm 2’nin
post-prodüksiyonuyla ilgileniyor olacak. “İkinci filmde vizyonumuz daha da
büyüyor ve tüm hikayenin sonuna geliyoruz…vampir hayatına geçiyoruz.”
Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti - Bölüm 1 18 Kasım’da sinemalarda!
BILL CONDON (Yönetmen) Ünlü yönetmen, ve Oscar sahibi senarist
Condon, çok beğenilen ve ödüllü oyuncularla çektiği filmleriyle de meşhur bir
isim. Ünlü Broadway uyarlaması Dreamgirls ile iki
Oscar® ve üç Altın Küre
kazandı. Condon kendi senaryosuyla yönettiği bu çalışmasıyla 2 Directors Guild
of America Award sahibi de oldu. Başrollerde Jamie Foxx, Beyoncé Knowles,
Eddie Murphy, ve Jennifer Hudson yer almış ve Hudson bu rolü ile Oscar®, Altın Küre, BAFTA ve Screen Actors Guild Award kazanmıştı.
Condon daha sonra Kinsey’ı
de yazıp yönetmiş ve 2005 En İyi Yönetmen ödülü - British Directors Guild -
kazanmıştı. 20.yy’ın en sert portrelerinden birini hayata geçirmiş ve Kinsey ile Los Angeles Film Critics Best
Actor Award da kazanmıştı (Liam Neeson), Laura Linney de buradaki rolüyle Oscar
adaylığı kazanmıştı.
Kendisine En İyi Uyarlama Senaryo ödülü kazandıran ‘Gods and Monsters’ filmini de yazıp
yönetmişti. Film Independent Spirit Award kazanmış ve National Board of
Review’dan En İyi Film seçilmişti.
Condon Chicago müzikalinin
de beyazperde için senaryosunu yazdı ve ikinci Oscar adaylığını aldı. Başrollerinde
Renée Zellweger, Catherine Zeta-Jones ve Richard Gere’in olduğu film altı dalda
Oscar ®
kazandı (En İyi Film de olmak üzere).
Condon Strange Behavior filminin
senaryosunu da, filmi aynı zamanda yöneten Laughlin ile yazdı. Film bir kült
haline geldi ve devamında asıl devamı olmasa da Strange Invaders’ı getirdi. Condon’ın ilk yönetmenliği Sister, Sister ile başrollerde Jennifer
Jason Leigh, Judith Ivey ve Eric Stoltz ile – oldu.
Condon şu anda Film Independent’ın başkanı, Independent Writers
Steering Committee’nin de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder