2 Kasım 2011 Çarşamba
Robert ve Kristen'ın Vanity Fair İtalya Röportajı
İlk soru: Düğünlerle ilgili ne düşünüyorsun?
Robert Pattinson: Daha öncesinde nasıldı bilmiyordum, şimdiye kadar neredeyse yirmi tane cenaze törenine katıldım ama sadece iki tane düğünde bulundum. Ama gördüğüm kadarıyla cenaze törenlerine göre çok daha eğlenceliler.
Peki yüzükler takılırken hiç duygulanmadın mı?
R: Doğrusunu söyleyeyim mi? Bence evlenen ve bu tecrübeyi yaşayan adamların çoğu için durum şöyle: orada durursun ve beklersin o kadar. Düğün günü bence kadınlar için önemli, bu onların günü. Kristen için durum daha da farklıydı: gelinlik, mihraba yürümek, müzik. Ben kısaca "Çok güzelsin. Hadi evlenelim!" demekle yetindim.
Kristen Stewart: İtiraf etmem gerekirse kendimi gerçek bir gelin gibi hissettim: harika bir gelinlik içinde, tüm odak noktası... bu sahne için herkes telefonlarını dışarıda bırakmak zorunda kaldı, çünkü gelinlik bir sır gibi gizli kalmak zorundaydı.
Filmde ayrıca seks sahneleri de vardı, çekimler zor muydu?
K: Dürüst olmam gerekirse zor değil de komikti, güvendiğin biriyle olduğunda her şey doğal bir şekilde gelişiyor.
R: Taylor'ın yanında tişörtümü çıkarmak çok utanç vericiydi, kaslarını gördünüz mü? Kendimi bir ezik gibi hissettim.
Filmdeki tüm olaylar: seks, düğün töreni ve balayı...
K: Evet, balayı için Brezilya'daydık. Ama program yapma konusunda çok profesyonel olduğumuzdan Brezilya'ya tam da yağmur sezonunda gittik. Ama buna rağmen eğlenceliydi.
R: Evet tabii, sürekli yağmur yağan bir balayı eğlenceli olur.
Ve sonra bir çocuğunuz oluyor...
R: Doğum yapan ben değilim.
K: Taktığım hamile göbeği büyüktü ama tuhaf bir şekilde hafifti.
Hamile olmakla ilgili neler hissettin?
K: Dürüt olmam lazım değil mi? Kendimi pek de seksi hissetmedim.
Seks, balayı ve çocuk sahibi olmak hepsi güzeldi, peki Alacakaranlık'la ilgili nefret ettiğiniz hiçbir şey yok mu?
R: Kontakt lensler tam bir işkenceydi, onları kesinlikle özlemeyeceğim.
K: Katılıyorum. Korkunç ve acı vericiydi. Ama özellikle nefret ettiğim şey lensler takılıyken insanları direk olarak gözlerinle izleyemiyorsun, normal bir görüşün olmuyor.
Bütün Alacakaranlık filmlerini çektiniz ve böylece proje sizin için bitti. Ama diğer herkes Şafak Vakti'nin 2. bölümü için beklemek zorunda. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
R: Bittiğine emin misin? Bu tamamen Stephenie Meyer'a bağlı. Hemen söyleyebilirim ki eğer devam hikayesi yazarsa ben varım.
K: Projeden bahsederken geçmiş zaman kullanmaya başladığımız zaman bizim için sona erecek. Hayatımın önemli bir bölümünü kapladı bu iş, ilk başladığımızda 17 yaşındaydım ve şimdi 21 yaşındayım. Ve sonunda legal olarak içki içebiliyorum.
Alacakaranlık'tan önceki hayalleriniz nasıldı?
K: Bakalım şimdi: en çok sevdiğim şehir olan Sidney'e taşınmadım ve sanırım bir süre daha gerçekleşmeyecek bu olay. Eğitimime devam etmeyi çok istiyordum ama bu artık geçmişte kaldı. Şu andaki halimle gayet mutluyum... ah evet bir de hala yazmaya devam ediyorum.
R: Çocukken Fransa'nın güneyindeki bir restoranda piyanistlik yapmak istiyordum. Restorana babamla gitmiştim ve orada piyanosunun üstünde tüten sigarası ve viskisiyle birlikte piyano çalan çok rahat bir adam gördüm. Bunun dünyadaki en harika şey olduğunu düşündüm. İtiraf etmem şart Alacakaranlık'la başıma gelen şey sahip olacağımı düşündüğüm hayat değildi.
Çeviri: cenup
Taramalar ve İtalya'dan İngilizce'ye çeviri: RKItalia & @winnie_is | KstewartFans
Etiketler:
breaking dawn,
dergi röportajları,
dergi taramaları,
kristen stewart,
röportajlar,
şafak vakti
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder