[David Michôd'ın] iki yıldız oyuncusu aramıza geç katılıyor. Sahnelerinin çekimini bitiren, 26 yaşındaki 'Alacakaranlık' yıldızı Robert pattinson, aynı zamanda ekibin de kaldığı Maree Hotel'in bahçesindeki sohbetimizde rahatlamış görünüyor. Bize Rey'i canlandırırken yaşadığı sorunlardan bahsediyor: "Sanırım David ona bir çocuk gözüyle bakmayı seviyor çünkü Reynolds'da bazı gariplikler var. Senaryoyu okuduğumda ilk düşündüğüm şey 'Zihinsel engelli ya da ona benzer bir şeyi mi var?' olmuştu. Çünkü parçaları topladığınızda ortaya hafiften normal olmayan bir karakter çıkıyor. Fazlasıyla toy ve saf ama asıl sorun bunların normal şekilde olmaması, ciddi anlamda bir sorunu var."
(...)
Pearce, kendisine rahat gelebilecek rollerden sıyrılan, kir pas içinde ve ağız dolusu çürük dişleriyle ortaya çıkan rol arkadaşı Pattinson için övgüler yağdırmaya başlıyor. "Rob çok zeki bir adam ve rolü için gerekli olan her şeyi yapmaya gönüllüydü; bu ister 3 saat boyunca konuşmak olsun, ister yerinden kalkıp bir şeyler yapmak olsun." diyor Pearce, onunla Adelaide'daki çekimlerden önceki prova haftasında konuştuğumuzda. "Filmde birbirine yabancı olan kişileri canlandırıyoruz, yani iki kardeş gibi bir bağımız olması gerekmiyor fakat bu güzel bir süreç. Bazı anlarda onu izlediğimde 'Tanrım, harika biri,' diye düşündüm. Öncelikle canlandırdığı karakter fazlasıyla çatlak biri ve ikinci olarak da [Robert] karakterini fazlasıyla inandırıcı kılıyor. Fena halde etkilendim, etkilenmemem gerekirdi demiyorum fakat sadece daha önce Rob'un hiçbir filmini izlememiştim o yüzden."
Bir Twihard değilsin yani? "Hayır, bir ııı... Twilighter olduğumu söyleyemem. [Robert'ı] Water for Elephants'da izledim ve çok iyi olduğunu düşünmüştüm ve açıkçası The Rover'daki bu bombok olmuş çocuğu canlandırması inanılmaz bir zekaya sahip olduğunu da gösteriyor. Doğrusu onu her gün kendi kendime alkışlıyorum."
Pattinson'ın Güney Amerikalı saf karakteriyle ortaya koyduğu performansı uluslararası basından övgüler aldı. Rol için yıllardır yapmadığı bir şeyi yapıp oyuncu seçmelerine katılmış. Pattinson: "İçinde herhangi bir orijinallik barındıran çok az senaryo var ve bu senaryo bana 'Yok artık, bu film mi olacak?!' dedirtti. Demek istediğim bu çok nadir rastlanan bir şey... yazımı, sadece birkaç karaktere sahip olması ve karakterlerin ilişkisi çok garipti. David'in belirli bir tarzı var bunu Animal Kingdom'da ya da diğer kısa filmlerinde görmek mümkün fakat bu filmde... sanki bilim kurgu gibiydi."
David Field yanımızdan üstsüz bir şekilde geçerken gülüyoruz. "Bir konunun üzerinde fazlasıyla duran senaryoları sevmiyorum," diye devam ediyor Pattinson. "Normalde senaryolarda, mesela diyelim ki 22. sayfada duyguların yükseldiği bir an olur ve falan filan falan filan diye uzar mevzu - neredeyse bütün senaryolarda olan bir şey bu. Bir aktör olarak bu tarz şeyleri yapabilir miyim emin değilim. Ortada belli başlı bir beklenti olduğunda içimi büyük bir korku sarıyor. Cosmopolis gibi farklı bir filmden sonra özgürleştim adeta - hiçbir beklenti olmadan bir rolü kabul edersiniz ve filmi çektikten sonra ne olup biteceğine bakarsınız, bu da benim için öyle bir film oldu."
(...)
Pattinson'ın baş döndüren şöhreti sete yalnızca bir tane paparazziyi çekebilmiş. "Setteki güvenlik ekibine iş çıktığı için mutlu olmuşlardı," diyor Pearce.
"Muhteşem bir çekim oldu," diyor Liz Watts, barda yemek yemek için bir araya geldiğimizde. "İşlerinde uzman, çok iyi bir teknik ekibe sahiptik. Oyuncular da müthişti. Scoot McNairy zeki biri. Rob da aynı şekilde, Guy zaten muhteşem. Bu sanki evden uzak olunca herkesin birbiriyle yakınlaştığı bir ortam gibiydi, bir nevi okul kampı havasına büründük. Herkes birbiriyle iyi anlaştı. Nitekim kabus gibi bir ortam da olabilirdi."
Rey çok saf, o kadar ki onun zihinsel engelli olduğunu düşünüyorsunuz. Karaktere nasıl büründün?
Robert: Bir arkadaşımın, asla kendi başına bırakamadıkları bir kardeşi vardı. O çocuk büyüdükçe durum bana daha da ilginç gelmeye başladı; insanlar seni kendi başına hiçbir şey yapamayan biri olarak görürken nasıl olur da kendini geliştirebilirsin? Hep o kişiyi düşünüyordum ve bir de şiddet içeren ilişkileri. Bir kadın neden sürekli onu döven kocasıyla yaşamaya devam eder? Nasıl olur da bir insan bu durumu 'tutkulu bir aşk' diye tanımlar? Yaşamınız boyunca babanızdan dayak yediyseniz ve hayatınıza bir erkek girdiğinde onlar da sizi dövmeye başlarsa bunu "Ah, vay canına, demek ki beni sevdiği için yapıyor, hata bende," diye düşünürsünüz. İşte bence Reynolds'ın Eric'le yaşadığı da bu - sürekli birilerini memnun etmeye çalışmak. Eric açıklanamaz nedenlerden dolayı Reynolds'a sürekli olarak kızgın. Bütün asabiyetini Reynolds'a yöneltiyor. Bu durum bana çok ilginç geldi.
Bu rol için bir deneme çekimine katıldın, değil mi?
Robert: Aslında iki defa deneme çekimlerine katıldım, ki Alacakaranlık'tan bu yana 2. kez bir deneme çekimine katılıyordum. Bana çok faydası dokundu, bir temel oluşturdu. 'Seçilmek' şu anlamda iyi bir şey: İnsana, "Güzel, elimden gelen her şeyi yapacağım," dedirtiyor. Bir rol için onay alarak seçilmek size biraz güven veriyor. Gerçi yine de çekimlerin ilk birkaç haftasında "Kahretsin, bu rol için doğru kişi miyim? Hiçbir fikrim yok." diye düşünmeye başlıyorsunuz.
Guy'la çalışmak nasıldı?
Robert: Onunla çok iyi anlaştık. İlk başta, provalarda "Ah kahretsin, kesin dalaşacağız," diye düşünmüştüm çünkü hemen hemen her şey hakkında inatçılık yapıyordu. Ama aynı zamanda işini çok umursuyor. Neredeyse 25 yıldır beraber rol aldığı insanlarla çalışıyor fakat her seferinde oyunculuğunda farklı bir yan ortaya çıkarıyor. Guy, [The Rover'da] çok garip, kafasını hareket ettiriş şekli bile farklı, bir uzaylıya benziyor (gülüyor). Belki de yüzünden dolayı bana öyle geliyordur.
İşin en zor kısmı neydi?
Robert: Ah, sinekler!
İngiltere'de de sinekler var, değil mi?
Robert: Ama buradakiler [Avustralya'dakiler] insanlara saldırıyor! Gözünüzün içine girmeye çalışan 50 tane sinekle sahne çekmeye çalışıyorsunuz... ve bir süre sonra buna sıcaklık ekleniyor ve daha fazla sinek, sinek, sinek...
Blogumuz adına çeviriyi yapan: elwiens
Kaynak linki belirtilmediği sürece blogumuzdan çeviri alınması kesinlikle yasaktır.
RPAvustralya | RPLife
Dergi Taramaları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder