Güney Avustralya çöllerinde, kavurucu sıcak altında 7 hafta çekim yapmak kinci Volturi ordusunun bile yeteneklerini zorlar.
Robert Pattinson kendisini görmeye alışkın olduğumuz rollerin aksine, Alacakaranlık'ın gölgesini ardından bırakarak suç ve gerilim filmi The Rover'daki avanak rolüyle, önemli bir sinema dergisinin tanımladığı üzere "kariyer değiştiren" bir performans sunuyor.
Geçtiğimiz ay The Rover'ın Cannes Film Festivali'de Gece Yarısı Gösterimi bölümdeki galasının ardından gelen güzel kritiklerden sonra Pattinson, "beş dakikalığını da olsa" takdir görmüş gibi hissettiğini söylüyor.
Fakat bundan sonraki işleri çok daha önemli.
"Bütün bu Alacakaranlık olaylarından sonra biliyorum ki eğer ben, ben olmasaydım kendimi fena halde yargılardım."
"Bu neredeyse markalaşma durumu gibi. Eğer iyi kritikler alırsanız insanlar sizden daha iyi filmler görmek ister, yani işin yarısı çoktan halledilmiş olur."
Robert, filmdeki rol arkadaşı Guy Pearce hakkında: "Açıkçası filmdeki başrol ona ait, karakterinin özelliklerini tutarlı bir şekilde yerine getiriyor. Bunu yapış şekline her zaman hayran olmuşumdur, kariyerimin aynen böyle olmasını istiyorum."
Aktör, çekimleri yeni biten Alman yönetmen Werner Herzog'un Queen of the Desert'inde rol aldı. Pattinson, filmdeki rolü T. E. Lawrence'ın şimdiye kadarki en zorlaryıcı rollerinden biri olduğunu söylüyor: "Sadece birkaç sahnem olmasına rağmen kesinlikle şimdiye kadar yaptığım en korkutucu şeydi. Arabistanlı Lawrence'ı canlandırıyordum. Kalıbı zor doldurulacak bir rol. O kıyafetlerler ortalıkta dolaşmak falan çok çılgıncaydı."
Michôd, Pattinson'ı role seçmeden önce onu 3 saatlik zorlu bir deneme çekimine tabi tuttu.
"Her zaman onun sevimsiz, iyi görünümlü ve asık suratlı biri olduğunu düşünmüştüm," diyor yönetmen. "Sonra onunla tanıştım ve tahmin ettiğimden çok daha ilgi çekici biri olduğunu fark ettim. Sadece iyi görünümlü bir çocuk değil. Çok ilginç bir yüzü var, ilgimi çekecek şekilde garip. Ve bariz olan bir diğer şey de aşırı zeki oluşu."
"Ve deneme çekimlerinden 2 gün sonra (ikinci bir deneme çekimine) geldiğinde bana kesinlikle bu filmde yer almak ve çok çalışmak istediğini belirtti. Bu durum açıkça gösteriyordu ki o, bu rolü ona tabakta sunmayacağımı bilecek kadar alçak gönüllü biriydi."
Şubat ve Mart [2013] aylarında, Güney Avustralya çöllerinde yedi haftalık zorlayıcı bir çekimle tamamlanan The Rover'ın bütçesi 12 milyon dolar.Ve açıkça görünüyor ki Pattinson'ı bu role tutkuyla çeken faktör ne para ne de mekan.
Fakat çölde çekim yapmak medyanın ilgisinden kaçmaya çalışan Pattinson için hoş bir güzellik olmuş.
Çekim arasında, Marree'deki bir barda buluştuğumuzda "Çevreniz dışarı çıkmanıza izin vermiyor," diyor oyuncu.
Zaman ve uzaklık bakış açısını da değiştirmiş görünüyor.
Geçtiğimiz günlerde Sydney Film Festivali'nde gerçekleşen The Rover'ın Avustralya galasında basına verdiği röportajlar esnasında karşılaştığımızda Pattinson "Sürekli [medyanın ilgisinin] ne kadar kötü bir şey olduğunu söylemek için kışkırtılıyorum," diyor.
"Ama çekimlerden keyif aldım. Ufka bakmanın ne kadar inanılmaz olduğunu keşfettim. Aynı zamanda doğanın sert yönü de hoşuma gitti. O topraklarda mistik bir şeyler var."
Pattinson'ın, yakışıklı bir gönülçelenden, hırpalanmış bir kurbana dönüşmesi için oldukça efor harcanmış.
Saç departmanı Rey'in solgun ve sağlıksız görünümünüz yaratmak için [Pattinson'ı] zeytinyağı, sinek kovucu sprey ve güneş spreyiyle harmanlanmış bir karşıma boğmuş. Aktörü zayıf, beyaz ve masum göstermek adına kollarındaki tüyler tıraşlanmış. Saçları adeta şiddetli bir uyuz hastalığı yaşamış gibi seyrek ve ilkel bir görüntüye dönüştürülmüş. Ortalama 2 saat süren bu süreç hergün terkrarlanmış.
Pattinson'ın içsel değişimi ise daha da ürkütücü.
İronik bir şekilde, Alacakaranlık'la yaşadığı deneyimler hayatta yolunu bulmasını sağlamış.
"Okul hayatımda hiçbir zaman beni seçen kişiler olmadı. Sanırım tahmin edebileceğiniz her tür grubun kenarında kıyısında yer aldım," diyor Pattinson.
"Fakat birçok nedenden dolayı hayatı boyunca sürekli itilip kakılan Rey'i çok iyi anladım. Sanırım bunun bir başka nedeni de korku. Galiba son birkaç yılda yaşadığım kalabalık fobisi ve sokakta yürürken yaşadığım paranoya, korku duygusunu anlamamda az da olsa etkili oldu."
"Fazlasıyla temkinliyim ve ayrıca insanların nasıl tepki göstereceğini bilemiyorum. Güven sorunları yaşıyorum. Ne kadar çok izole olursanız davranışlarınız o kadar çok çığrından çıkar."
"Rey, insanlar ona tokat mı atacaklar yoksa yüzüne gülecekler mi kestiremiyor."
Blogumuz adına çeviriyi yapan: elwiens
Kaynak linki belirtilmediği sürece blogumuzdan çeviri alınması kesinlikle yasaktır.
Kaynak | RPLife
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder