17 Haziran 2014 Salı

Yahoo Röportajı (Haziran 2014)

Biraz The Rover'daki görünüşünden bahsedelim. İnsanların dediğine bakılırsa rol için kendini çirkinleştirmişsin.

Görünüşümdeki garip şeylerden birisi de dişlerimdi. En başta herkesin boktan dişleri olacağını düşünmüştüm ama sonra fark ettim ki bir tek benim dişlerim öyleydi (güler). Ama öte yandan bu fikir hoşuma gitti çünkü gittiğim okulda dişlerini fırçalamayıp kendini garip duruma düşüren çocuklar vardı.

Peki dişlerini o hale sokabilmek için ne yaptın?

Boya kullandık o yüzden uzun sahnelerde boya dişlerimden siliniyordu. Dolayısıyla her uzun sahnenin sonunda dişlerim beyazlıyordu, ki bu da en sonunda bize biraz güçlük çıkarmadı değil. Ama yine de havalıydı. Şöyle bir dönüp de kendinize aynada baktığınızda ve o tuhaf dişlerini gördüğünüzde bir garip hissediyorsunuz.

Yorumları duymak için o şekilde toplum arasına çıktın mı yoksa sadece karakterine mi büründün?

Evet ama gidilecek hiçbir yer yoktu ki. Komik olan şu ki kafanızı kazıttığınızda daha az insan gelip sizinle fotoğraf çektirmek istiyor (gülüuor). O yüzden saçımı hep kısa tutmaya çabalıyorum.

"Hayır hayır, bu Robert Pattinson'ı istemiyorum ben" diye düşünüyorlar herhalde.

Aynen öyle. "Seksi olanını istiyorum!"

Filmde Keri Hilson'ın Pretty Girl Rock şarkısını da çok güzel yorumladın. Bu şarkının seçilmesinde senin de parmağın var mı?

Bu şarkıyı gerçekten seviyorum. Ne kadar iyi bir şarkı olduğunu fark etmemiştim. Daha önce dinlememiştim de zaten. David şarkıyı bana maille yolladığı zaman 'Vay canına, nereden buldun bu şarkıyı?' dedim. Orijinal bir parça olduğunu ya da David'in bir yerlerden bulduğu öylesine bir şarkı olduğunu düşünmüştüm. Ama filme de çok yakıştı. David çalar çalmaz 'Bu şarkı harika' dedim.

Pop müzikle aran nasıldır, sever misin?

Çok fazla dinlemiyorum. Sadece hip hop dinliyorum, özellikle de Los Angeles'tayken. Shade 45 on Sirius dinliyorum mesela.

Favorilerin kimler?

Şu aralar Tyga'ya takıntılıyım diyebilirim. Nedense hip hop'a ani bir dönüş yaptım. Yıllardır dinlemiyordum, şimdiyse müptelası oldum. Okuldayken, 1997-2003 yılları arası falan, hip hop'a bayılırdım. Tüm favori şarkılarım hip hop türünden. Şu aralar yeni hip hop sanatçılarını da dinliyorum, mesela Chris Brown'ınkiler hoşuma gidiyor (gülüyor).

LA Weekly eleştirmeni Amy Nicholson, The Rover için 'Pattinson bu rolünü kusursuz seçmiş gibi görünüyor çünkü tüm Alacakaranlık hayranları filmden sonra salondan çığlık çığlığa ayrılacaklar' yorumunda bulundu. Sence doğruluk payı var mı?

Hayır, kimsenin salondan dışarı fırlamasını falan istemiyorum! Herkes salona gelsin istiyorum (gülüyor). İnsanlar nasıl bulacaklar, merak ediyorum. Alacakaranlık yüzünden filmi izlemeye giden herkes oynadığım karaktere daha iyimser bakacak. Ama öyle olması için falan uğraşmıyordum (gülüyor). Bariz şekilde insan öldürüyor, öyle çok sessiz sakin birisi değil.

Öyle görünüyor ki eleştirmenler de olaya hayranların gibi bakıyor... peki sen hiç öyle düşünmedin mi?

Evet. İnsanlar çok farklı algılıyorlar. İnsanların nasıl bir tepki vereceğini asla önceden tahmin etmeye çalışmam. Çünkü bu konuda fikir yürütemem. Her film girişimimde 'En iyisini yapacağım' diye yola çıktım (güler). Eleştirmenler, izleyiciler ya da herhangi bir insan ne derse dersin, yaptığım filmi beğenirim ya da beğenmem - önemsediğim tek şey bu.

Alacakaranlık serisiyle gelen o çılgınlığı özlediğin oluyor mu hiç?

Hımm... hangi filmi çekerseniz çekin, o çılgınlık değişmiyor. Şehirin dışlarında çekim yapmayı ne de çok sevmiştim, çünkü fotoğrafımı çeken insanlara katlanamıyorum. Toronto'da Life filminin çekimlerinde, yine hiçliğin ortasındaydık ama mekan Toronto'ya yalnızca bir saatlik uzaklıktaydı. Ve her gün paparazziler fotoğraflarımızı çekiyorlardı. Milyon tane fotoğrafınızın çekilmesini istemediğiniz sürece ekiple konuşma gibi bir şansınız yoktu. Ben de dışarıda durarak bu adamların cebine para sokuyormuşum gibi hissediyordum. Bu yüzden onların hayatlarını olabildiğince zorlaştırmak için bir yerlerde saklanıp durdum. Fakat bir süre sonra sizin de hayatınız bir o kadar zorlaşıyor.

Onlardan saklanmak senin için oyun gibi bir şeydi miydi yoksa sinirlerini bozuyordu?

Tek isteğim şu ki hiçbir şeyi beleşe yapamasınlar. Ve insanlar, onlarca fotoğrafınızın çekildiğini görünce bunu sizin bilerek yaptırdığınızı sanıyorlar. Sonradan özel hayatınızı sahiplendiğinizde, 'Eh, o zaman önemsememiştin ama' diyecekler. O yüzden hep tutarlı olup 'Fotoğrafımın çekilmesini asla, asla istemiyorum' demelisiniz.

Hiç kılık değiştirerek dışarı çıktın mı?

Hiç işe yaradığını görmedim. Ama bazı ufak hilelerim var tabii, araba değiştirmek ya da o tarz şeyler. Ama en sonunda bir casus olup çıkıyorsunuz (gülüyor). Sürekli gizli saklı falan.

Blogumuz adına çeviriyi yapan: Nur Güven
Kaynak linki belirtilmediği sürece blogumuzdan çeviri alınması kesinlikle yasaktır.
Kaynak | RPLife

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder