28 Mayıs 2012 Pazartesi

Robert Le Figaro'ya 'Cosmopolis', 'On The Road' ve Cannes Hakkında Konuşuyor

Le Figaro: Cannes'da olmak nasıl bir duygu?

Rob: Çılgınca. Önceki gün 'Yolda'nın gösterimine katıldım. Film çok etkileyiciydi. Hemen hemen her sahnede dehşete düşürüp, aklımı başımdan aldı ve beni büyüledi. 'Yolda ve 'Cosmopolis' bir açıdan birbirine benziyor. İkisi de bir serüveni anlatıyor. İkisi de "yol filmi". Bir şekilde ikisi de aynı dili konuşuyor: özgürlüğü konu edip günümüzün acıklı gerçekliğinden bizi kurtarmaya çalışan umutsuz bir çabayı anlatıyor.

LF: Siz ve Kristen Stewart Alacakaranlık serisinin iki oyuncusu olarak filmlerinizle Cannes'da yarışıyorsunuz. Buna kaderin cilvesi, tesadüf yoksa bir meydan okuma mı demeliyiz?

Rob: Bir meydan okuma olduğunu düşünmüyorum ama bunun garip bir durum olduğunu itiraf edebilirim. Tam da Alacakaranlık'ın sona erdiği yıl ben ve Kristen kendimizi Cannes'da bulduk... Benim için Cannes dünyadaki en önemli yarışma. Daha çocukken henüz bir aktör olmaya karar vermeden önce bile üzerinde Altın Palmiye logolu filmlerin DVDlerini kiralayıp arkadaşlarıma hava atmaya çalışırdım. Bir aktörün en büyük hayali filminin DVDsinde Altın Palmiye logosu olmasıdır. Bir gün festivale davet edilmek benim en büyük ve gizli amacımdı. Bunun on yıl içerisinde olabileceğini tahmin ediyordum ama şimdi oldu! Cosmopolis'in Cannes'da yarışacağını öğrendiğim o telefon görüşmesi sanırım hayatımın en mutlu anlarından biriydi.

LF: Sizi bu filmi yapmaya iten şey neydi?

Rob: Senaryo. Yarım saat içerisinde okudum ve mükemmeldi. Beni korkutan tek şey filmi mahvedeceğimi düşünmemdi. Karar vermeme yardımı olan şey David Cronenberg'le yaptığım konuşma oldu. Ona beni neden seçtiğini sordum, bana "Bilmiyorum!" dedi. Ardından senaryodan bir şey anladın mı diye sorduğumda bana basitçe anlamadığını zaten bunun önemli olmadığını söyledi. Bir hafta boyunca tereddüte düştüm ama sonra bir gece neredeyse gözyaşlarıyla onu aradım ve "En kısa zamanda bunu yapmak istiyorum!" dedim.

LF: Eric Packer nasıl biri?

Rob: Kendini yok etmek için her şeyi yapan biri. Pek çok insan onun nihilist olduğunu düşünüyor. Tam tersine ben ise onun küçücük bir umut parçasına tutunduğunu düşünüyorum. Ama her seferinde hayal kırıklığına uğruyor.

LF: Çekimler nasıldı?

Rob: David Cronenberg beni huzursuz hissettirmek için ne gerekiyorsa yaptı. Eric Packer parmaklarımın arasından bir solucan gibi kayıp gitti. David bana sürekli "Eğer yaptıklarımızı anlamaya başladıysan bu iş burada bitmiştir," diyordu. Ben de rolümü bir şarkının melodisi gibi oynamaya çalıştım. Sözleri anlamıyordum ama ritmi tutturmuşum gibi hissediyordum. Bir haftalık bir alışma sürecinden sonra sahneleri tek defada çekmeye başladık. Paul Giamatti ile olan 15 dakikalık sahne bile tek defada çekildi. Sonuç olarak bu film kendime 
daha çok güvenmemi sağladı.

LF: Alacakaranlık'tan sonra Cannes senin için bir tırmanış mı olacak?

Rob: İnsanlar Alacakaranlık filmlerini sadece film olarak değil bir dünya fenomeni olduğu için izliyorlar. Edward Cullen süper olmak için hiçbir şey yapmayan bir süper kahraman. Cosmopolis'te ise nihayet oyunculuğum için eleştirileceğim ve işte beni en çok korkutan şey de bu!


Çeviri: elwiens
RPLife

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder