3 Haziran 2014 Salı

David Michôd Los Angeles Times'a Verdiği Röportajda 'The Rover'dan ve Robert'tan Bahsetti (Mayıs 2014)

Film setlerinde gergin yönetmenler görmek ilk defa yaşanan bir şey değil fakat Cannes Film Festivali'nde The Rover isimli yeni filminin gösterimini yapmaya hazırlanan David Michôd onlardan farklı, onun endişesi oldukça sıradışı bir şey üzerine: "Endişeliydim, aktörlerin hayatı tehlikedeydi," diyor.

Çünkü, 2010 yılında Animal Kingdom ile başarıya ulaşan yönetmen Guy Pearce ve Robert Pattinson'ın başrollerinde yer aldığı The Rover'ı sıcaklığın insan üstü derecelere vardığı Güney Avustralya'nın ücra yerlerinde çekti. 

Şu anda şatafatlı bir otelin serin barında oturan yönetmen "Çekimlere başlamadan bir hafta önce teknik ekip olarak keşfe çıktık. Çok tehlikeli bir ortamdı, sıcaklık neredeyse 50 derecelere çıkıyordu," diyor.

"O denli bir sıcaklıkta çalışamazsınız, eğer dışarıda 20 dakikadan fazla kalırsanız bir süre sonra ölürsünüz... Yapımcılar ve ben bu konuda bir görüşme yaptık, sıcaklık üzerine düşünüp taşındık. Neyse ki çekimler başlamadan sıcaklık 40-45 derecelere düştü. En azından o dereceler insan hayatını tehlikeye atmıyordu."

Cannes Film Festivali'nde yarışması beklenirken açıklanamaz bir şekilde Gece Yarısı Gösterimi bölümünde görücüye çıkan The Rover, ilham verici bir başyapıt; gergin ve merhametsiz, kanınızı dondurduğu gibi ruhunuzu da donduruyor.

Film, sadece arabasını hırsızların elinden kurtarmak için hırçınca mücadele eden Pearce'in ve peşinden korkutucu bir dünyaya sürüklediği Pattinson'ın baş döndürücü performanslarından ibaret değil. Michôd ve ekibinin kusursuzca ortaya koyduğu hikaye belirsiz bir küresel ekonomik çöküşün 10 yıl sonrasında Avustralya'nın kasvetli ve umutsuz bir insan sığınağına dönüşümünü konu ediyor.

"Apokaliptik bir film çekmek istemedim. Objektifin öbür ucunda olunca sırtınızı yaslayıp mısırınızın tadını çıkaramıyorsunuz. Sadece dünyanın anarşisini değil maden zengini bir 3. Dünya ülkesinin geçinmek için insanlara olanak sağlayışını anlatmak ve yeryüzünün bir köşesinde alenen var olan gerilim dolu ve tehlikeli bir dünya yaratmak istedim."

Senarist ve yönetmen Michôd ve hikayenin yaratıcı ortağı Joel Edgerton, The Rover fikrini 2007'de ortaya atmışlar. "Öylesine karalama yapıyorduk ve sonra senaryonun ilk taslağını yazdım, o zamanlar Los Angeles'taydık, bomboş dolanıyordum ve neden orada olduğumuzu da bilmiyordum."

"İlk başladığımızda elimizdeki tek fikir bir adam ve arabasıydı. Yazarken hep sıradan bir şekilde başlarım ve sonraki hedefim bunu kişiselleştirmek, farkılaştırmak, detaylandırmak ve özelleştirmek olur. Eğer hikayede referanslar ve mihenk taşları varsa bunları bir kenara koyar daha önce hiç görmediğiniz şeyler yazmaya çalışırım."


2010'da Animal Kingdom'ın önce Sundance'de [Film Festivali] sonra da Oscar Ödülleri'ndeki (Filmdeki rolüyle Jackie Weaver, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında aday olmuştu) başarısı beklenmedik ve 41 yaşındaki yönetmen için kariyer belirleyici bir deneyimdi.

"Neredeyse hiçbir perspektifi olmadığını düşündüğüm ve insanların nasıl yaklaşacağı konusunda hiçbir fikrim olmadan Sundance'e gittim. Yani kendimi rezil etmeye gitmiştim."

Tersine coşkulu bir başarılı ile geri döndü: "Böylece dünyanın bütün imkanları ayaklarıma serildi. Geniş fikirli olmaya karar verdim, bir sonraki filmimin konusu her şey olabilirdi.

Böylece birkaç yılımı diğer senaristlerin senaryolarını okuyarak geçirdim ya da zamanımı heba ettim diyelim. Fakat ben filmleri en başından inşaa etmeyi seviyorum, yarısı bitmiş [senaryosu yazılmış] filmler üzerine odaklanamıyorum. Bu yüzden kendi yönetmimle ortaya çıkaracağım bir iş yapmak istedim."

Bu konu Michôd'ı tekrar The Rover'a ve filmde Pearce tarafından canlandırılan ürkütücü karakter Eric'e getiriyor. "Çalınan arabasının izini sürmeye çalışan fazlasıyla tehlikeli ve hayata küsmüş bir adam. 40 yaşlarında, yani çöküşten öncesini hatırlayacak kadar yaşlı fakat tehlike arz edebilecek kadar genç ve dinç. Karakteri yavaş yavaş meydana çıkıyor, duygusal yönden karışık, zamanla kuruyup solan bir hayatı var."

Pearce 'Animal Kingdom'da da rol alan oyunculardan biriydi ve Michôd bu rolü özellikle onun için yazdı fakat yine de onu role getirebilmek için mücadele vermek zorunda kalmış: "Hangi film olursa olsun onu hayata geçirmek için dünyanın peşinde koştuğu 8 oyuncuya ihtiyacınız vardır.

Guy sevecen, sıcakkanlı ve sempatik bir insan ama bir aktör olarak onda gizli ve tehlikeli bir şeyler var. Basit şeyleri detaylara boğma konusunda uzman. Tam bir profesyonel, elindeki materyallerle uğraşma ve işi bittiğinde bunlardan sıyrılma konusunda çok iyi. Kamera kayıt dışı olduğunda karakterini bir kenara bırakıyor."

Pearce'in Eric'in gaddar tarafını zorla kontrol edişi olağanüstü fakat tanımakta zorlanacağınız Pattinson'ın zarar görmüş ve dikkatsiz, yaşlı adamın gönülsüz suç ortağı olarak ortaya koyduğu Rey perfromansı kadar öne çıkmıyor.

"[Robert'la] Los Angeles'ta tanıştım, Animal Kingdom sonrası gerçekletirdiğim 400.000 görüşmeden biriydi. Önyargılarla hareket edip aktörleri göz ardı etmemeyi öğrendim ve o bunun en klasik örneğiydi.

Genç aktörlerin oyunculuklarını sınırlamalarını anlıyorum ama biliyordum ki eğer bu filmi hayata geçirirsem ve Robert o rolü oynarsa bütün dünya onun daha önce ispat etme şansı bulamadığı yeteneğini görecekti.

Robert ve Guy'ın performansları fazlasıyla mükemmel, bir şeyler kazanmalarını çok isterim," diyor yönetmen.

Blogumuz adına çeviriyi yapan: elwiens
Kaynak linki belirtilmediği sürece blogumuzdan çeviri alınması kesinlikle yasaktır.
LATimes

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder