6 Haziran 2014 Cuma

Les Inrockuptibles Röportajı (Mayıs 2014)

Juliette Binoche'den ve favori filmlerinden biri olduğunu öğrendiğimiz The Lovers on the Bridge'den bahsettiğimizde "Leos Carax nerelerdedir bilme şansınız var mı?" diye soruyor Robert Pattinson, masum bir şekilde (üzerinde güvelerin yediği asker yeşili tişört ve üstüne giydiği beyaz bir gömlek var). Ona Monsieur Merde'nin yaratıcısının Cannes'ın yüksek sosyetesinden pek hoşlanmadığı fakat onu, sabah kahvesini ve kruvasanını yemek için hergün uğradığı Paris'in 20. bölgesinde bir kafe barda bulabileceğini söylüyoruz.

"Vay canına, ciddi misiniz?" Rob, onau rahat bıraktığımız an Lyon istasyonuna koşup bir trene atlamaya hazır görünüyor. Bir Pattinson & Carax filmi mi? Neden olmasın. Alacakaranlık'la ünlenen ve Kristen Stewart'la yaşadığı ilişki ve sonrasında paparazziler tarafından adeta iliği kurutulan İngiliz oyuncuyu artık hiçbir şey durduramayacak gibi görünüyor.

Filmografisine bir baksanıza: Werner Herzog'un filminde Arabistan'lı Lawrence canlandırdı, James Gray'in sıradaki filminde bir kaşifi, Olivier Assayas'ın yeni projesinde 1970'lerin Chicago'da yaşayan bir mafya elemanını ve Harmonie Korine'nin sır gibi sakladığı projesinde henüz bilmediğimiz bir rolü canlandıracak... Ve tabii bu yıl Cannes'da tanıtılan iki filmi var: Cronenberg filmi (bu kez limuzin şoförü) yarışma bölümünde yarışırken muhteşem bir performans sergilediği David Michôd imzalı The Rober, Gece Yarısı Gösterimi'nde izleyiciyle buluştu. "Dürüst olmak gerekirse bu umduğum bir şeydi. Son beş yıldır çılgınlar gibi çalışıyorum ve hayranı olduğum yönetmenlerle çalışmaya özen gösteriyorum." Plan çizelgesi oldukça mükemmel görünüyor.

"Robert uysal, zeki, zevkli ve yönetilmesi kolay biri," diyor David Cronrnberg. David Michod ise onun yaratıcı tarafından fazlasıyla etkilendiğini belirtiyor: "Provalara karakteriyle ilgili belirgin bir fikirle geldi, oldukça etkileyiciydi." Arkadaşlığını ve gece yarısı, çölün ortasında yakılan ateşin etrafında söylediği şarkıları hesaba katmıyoruz bile... Ne tür şarkılar söylediğini sorduğumuzda garip bir şekilde utangaç görünüyor.

Röportajımızın sonuna geldiğimizde elindeki 1 litrelik suyu bitiriyor (önceki gece iyi eğlenilmiş gibi görünüyor) ve yeni limanlara yelken açıyor.

(Café des Arts, 80 street Belleville, Paris 10th arrondissement... ama sessiz olun, nereye gittiğini biz söylemedik.)

Blogumuz adına çeviriyi yapan: elwiens
Kaynak linki belirtilmediği sürece blogumuzdan çeviri alınması kesinlikle yasaktır.
RPLife

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder